Cilt: 49  Sayı: 4 - 2019
Özetleri Gizle | << Geri
DERLEME
1.
Clostridioides (Clostridium) Difficile ve Gıdalardaki Varlığı
Clostridioides (Clostridium) Difficile and Its Presence in Food
Esra Akkaya, Hamparsun Hampikyan
doi: 10.5222/TMCD.2019.175  Sayfalar 175 - 185
Clostridioides (Clostridium) difficile, gram (+), anaerob, sporlu, çomak şeklinde ve özellikle hastane kaynaklı bir bakteri olup, uzun süreli antibiyotik kullanımı sonucunda psödomembranoz kolit, toksik megakolon, intestinal perforasyon ve diareye sebep olmaktadır. Bakterinin virülansı sahip olduğu toksinlerden (enterotoksin ve sitotoksin) kaynaklanmaktadır. Etken hastanelerden başka toprakta, suda, su ürünlerinde, kasaplık hayvanlarda ve kanatlılarda tespit edilmiştir. Bu gıdalar, C. difficile için potansiyel yeni rezervuarlar olarak tanımlanmakta ve bu gıdaların tüketimi sonucu insanlarda bahsedilen hastalık tablolarının şekillenmesine sebebiyet vermektedir. C. difficile'nin neden olduğu herhangi bir gıda kaynaklı hastalık vakası bildirilmemiş olmasına rağmen; özellikle son yıllarda insanlardan izole edilen C. difficile suşlarının besi hayvanlarında da saptanması bu etkenin halk sağlığı yönünden ciddi bir risk oluşturabileceği kaygısını doğurmuştur.
Clostridioides (Clostridium) difficile is a gram (+), anaerobic, spore-forming, rod-shaped nasocomial bacterium, which causes pseudomembranous colitis, toxic megacolon, intestinal perforation and diarrhea due to long-term usage of antibiotics. The main virulence of the bacteria takes its source from toxins (enterotoxin and cytotoxin). It can be detected in the soil, water, water products and food animals other than hospitals. These foods identified as a new potential reservoirs for C. difficile and the consumption of these foods in humans causes C. difficile related enteric diseases. Although there have been no confirmed cases of any foodborne disease caused by C. difficile; especially in recent years, C. difficile strains isolated both from humans and food animals could pose a serious risk for public health.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
2.
Hetero Halkalı Bileşiklerin Antibakteriyel Aktivitelerinin Değerlendirilmesi
Evaluation of Antibacterial Activities of Heterocyclic Compounds
Meryem Pir, Fatma Budak
doi: 10.5222/TMCD.2019.186  Sayfalar 186 - 190
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, bazı oksadiazol hetero halkalı bileşiklerin (1a-g) çeşitli bakterilere karşı antimikrobiyal aktivite sonuçlarının değerlendirilmesidir. Elde edilen MİK değerleri ve hesaplanan çeşitli parametreler kullanılarak yapı aktivite ilişkileri değerlendirilip biyolojik aktiviteye sübstitüentin etkisi belirlenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Sıvı mikrodilüsyon duyarlılık testi için steril, disposabl U tabanlı 96 kuyucuklu plaklar kullanılmıştır. Minimal İnhibisyon Konsantrasyon (MİK) testi için Enterococcus faecalis (ATCC 29212), Staphylococcus aureus (ATCC 25923), Echerichia coli (ATCC 25922), Pseudomonas aeruginosa (ATCC 27853) ve Streptococcus mutans (ATCC 25175) standart suşları kullanılmıştır. Tüm bileşikler için teorik hesaplamalar (RHF PM3) metodu ile yapılmıştır.
BULGULAR: Oksadiazol bileşikleri özellikle hastane enfeksiyonuna neden olabilen P. aeruginosa‘ya karşı iyi sonuçlar vermiştir. Test edilen bileşikler arasında 1c, 1d ve 1f en iyi sonuç gösteren bileşiklerdir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Günümüzde, yeni bileşiklerin sentezi ve aktivite testleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmadaki sonuçlara göre, bu tür oksadiazol bileşikleri geliştirilebilir ve gelecekte daha etkili ve yeni antimikrobiyal madde dizaynında kullanılabilir.
INTRODUCTION: The aim of this study, evaluation of antimicrobial activity results of some heterocyclic oxadiazole compounds (1a-g) against several bacteria. Using the obtained MIC values and various calculated parameters, the structure activity relationships were evaluated and the effect of the substituent on the biological activity was determined.
METHODS: Multiwell microdilution plates (sterile, disposable 96 U-shaped wells) were used for microbroth dilution procedure. Enterococcus faecalis (ATCC 29212), Staphylococcus aureus (ATCC 25923), Echerichia coli (ATCC 25922), Pseudomonas aeruginosa (ATCC 27853) and Streptococcus mutans (ATCC 25175) were used for the minimal inhibitory concentration (MIC) test. Theoretical calculations for all compounds were made by (RHF PM3) method.
RESULTS: Oxadiazole compounds have been good results against particularly P. aeruginosa which is causing a nosocomial infection. Compounds 1c, 1d and 1f from among of tested compounds have been the best results.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Nowadays, synthesis of new compounds and activity tests of their have an importance. To the results of this study, such oxadiazole compounds can be improved and used for the design of more potent and a new class of antimicrobial agents in the future.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
Menenjit Tanısı Almış Hastalarda, Bakteriyel Menenjit Etkenlerinin Kültür ve PZR ile Belirlenmesi
Determination of Bacterial Meningitis Agents by Culture and PCR in Patients Diagnosed With Meningitis
Sezer Toprak, Kübra Can, Reyhan Çalışkan, Gönül Şengöz, Zafer Habip, Mehmet Demirci, Zeynep Taner, Müzeyyen Mamal Torun, Bekir Sami Kocazeybek, Hrisi Bahar Tokman
doi: 10.5222/TMCD.2019.191  Sayfalar 191 - 196
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda, fakültemizde, menenjit tanısı almış erişkin hastalar arasında hastane kökenli ve toplum kökenli bakteriyel menenjit olgularının belirlenmesi ve bu olgularda Neisseria meningitidis, Streptococcus.pneumoniae, Haemophilus influenzae, Grup B Streptokok ve Listeria monocytogenes’in saptanmasında multipleks PZR’ nin kültüre göre avantajlı olup olmadığının gösterilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne Şubat 2012- Haziran 2013 tarihleri arasında başvuran ve menenjit ön tanısı alan 100 erişkin hastanın beyin omurilik sıvısı (BOS) örneği ile gerçekleştirilmiştir. Örnekler 2 tüpe alınmıştır. 1.tüpteki BOS örneğinin önce makroskobik incelemesi yapılmış, daha sonra, hücre sayımı, Gram boyama, direkt antijen tayini, ve besiyerlerine ekim işlemi gerçekleştirilmiştir. 2.tüpteki örnek ise, kan kültürü şişesine (BD Bactec FX) ekilerek 37 C○ de inkübe edilmiştir. Üreyen bakteriler, standart klinik mikrobiyoloji yöntemleri kullanılarak tanımlanmış ve gereği halinde APİ (BioMertieux, France ) kitleri ile ileri tanımlamaya gidilmiştir. Moleküler testlerle bakteri izolasyonu için Seeplex Meningitidis-B Ace Detection kiti (Seegene Inc. Korea) kullanılmıştır. BOS örneklerinde mL’de 200’ den fazla lökosit görülmesi ve PNL hakimiyeti menenjit tanısını desteklemiştir.
BULGULAR: BOS örneklerinden berrak olan 66 örneğin 8’inde (%12,1), ksantokromik olan 12 örneğin 4’ünde (%30) ve bulanık olan 22 örneğin 9’unda (% 40,9) bakteri saptanmıştır. Çalışma grubumuzdaki hastane kaynaklı erişkin menenjitli hastaların BOS örneklerinde Gram pozitif bakterilerden en sık metisilin dirençli koagülaz negatif stafilokokların (6, 30%), Gram negatif bakterilerden ise Klebsiella spp.nin (4, 20%) ürediği belirlenmiştir. Toplum kaynaklı menenjit tanısı alan 1 olguda ise multipleks PZR ile S.pneumoniae saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Giderek azalan toplum kökenli menenjitlerde etken mikroorganizmanın tespiti için yapılan çalışmaların bu gün artık yalnızca kültür yöntemine dayandırılmaması gerektiği, PZR yönteminin bu alanda sağladığı avantajlardan faydalanılması gerektiği kanaatindeyiz.
INTRODUCTION: We aimed to determine in the patients diagnosed with meningitis the cases of community-acquired bacterial meningitis and nosocomial bacterial meningitis. Comparing with culture, we aimed to determine whether multiplex PCR was advantageous in the detection of Neisseria meningitidis, Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae, Group B Streptococcus and Listeria monocytogenes
METHODS: Our study was performed with cerebrospinal fluid (CSF) sample of 100 adult patients addmitted to Cerrahpaşa Medical Faculty between February 2012 and June 2013 and diagnosed with meningitis. Samples were taken in 2 tubes. From the first tube, macroscopic examination of the CSF sample was performed, followed by cell counting, Gram staining, direct antigen determination and inoculation. The sample in the 2nd tube was inoculated in a blood culture flask (BD Bactec FX) and was incubated at 37 ° C.Bacteria were identified using standard clinical microbiology methods and further identification was made with API kits. Additionally, Seeplex Meningitidis-B Ace Detection kit was used for molecular tecnics. The presence of more than 200 leukocytes in the CSF samples and the dominance of PNL supported the diagnosis of meningitis.
RESULTS: Bacteria were detected in 8 of 66 clear SCF samples (12.1%), in 4 of 12 xanthochromic SCF samples (30%) and in 9 of 22 blurred SCF samples (40.9%).In CSF samples of cases with nosocomial meningitis, the most common bacteria were methicillin-resistant coagulase-negative staphylococci (6, 30%), and Klebsiella spp. (4, 20%) One patient with community-acquired meningitis was diagnosed with S.pneumoniae by multiplex PCR.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Determination of bacteria in community-acquired meningitis should not be based solely on the culture method, the advantages of PCR method should be utilized.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
Akciğer ve Akciğer Dışı Tüberkülozda Xpert MTB/RIF Testinin Tanısal Performansının Değerlendirilmesi
Evalution of Diagnostic Performance of Xpert MTB/RIF for Pulmonary and Extrapulmonary Tuberculosis
Aynur Gülcan, Ümran Toru Erbay, Özlem Genç
doi: 10.5222/TMCD.2019.197  Sayfalar 197 - 205
GİRİŞ ve AMAÇ: Tüm dünyada mortal enfeksiyon etkenleri arasında ilk on mikroorganizmadan birisi olan Mycobacterium tuberculosis’in hızlı ve doğru tanısı tedaviye kısa sürede başlanması ve yeni enfeksiyonların gelişmesinin önlemesi için oldukça önemlidir. Çalışmanın amacı tüberküloz insidansı ülkemiz ortalamasının altında kalan Kütahya’da Xpert MTB/RIF yönteminin çeşitli klinik örneklerdeki tanı performansını değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu amaçla akciğer ve akciğer dışı tüberküloz ön tanılı hastalardan alınan işlenmemiş klinik örneklerin Xpert MTB/RIF testi, örnek türüne göre değişmek üzere NALC-NAOH homojenizasyon- dekontaminasyon işlemi sonrası Erlich Ziehl Nelsen boyaması ve Löwenstein-Jensen besiyerine ekimi yapıldı. Kültür ve Xpert MTB/RIF testinin solunum/solunum dışı ve yayma negatif/pozitif örneklerdeki performansı; yayma mikroskobisi ve Xpert MTB/RIF derecelendirimi karşılaştırıldı, yöntemler arası uyum hesaplandı.
BULGULAR: Klinik, radyolojik ve mikrobiyolojik değerlendirme sonrası 209 hastanın 26 (%12,4)’sı tüberküloz (%76,9’u erkek, %50’si <45 yaş) kabul edildi. Solunum ve solunum dışı örneklerin kültür ve/veya moleküler yöntem ile pozitiflik yüzdeleri sırasıyla %13,2 ve %12,5 idi. yayma negatif solunum örneklerinde Xpert MTB/RIF için duyarlılık %84,6, özgüllük %100 iken solunum dışı örneklerde duyarlılık %60, özgüllük %100 olarak; yayma pozitif tüm örneklerde duyarlılık ve özgüllük %100 olarak saptandı. Yayma mikroskopisinin solunum dışı örnekler için en düşük, bronş lavajı için en yüksek duyarlılığa; Xpert MTB/RIF’in solunum örneklerinde kültür ile aynı, solunum dışı örneklerde nispeten daha yüksek duyarlılığa sahip olduğu; ARB ve Xpert MTB/RIF derecelendirimindeki uyumun solunum örneklerinde daha yüksek olduğu saptandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak Xpert MTB/RIF sisteminin düşük örnek hacmi olan laboratuvarlarda, ekonomik ve fiziki koşul yetersizliğinde konvansiyonel tanı yöntemleri ile birlikte kurulumunun oldukça hızlı ve güvenilir sonuç elde etmeye katkısı olacağı düşünüldü.
INTRODUCTION: Rapid and accurate diagnosis of Mycobacterium tuberculosis which is one of the first ten mortal microorganisms all over the World is very important to start treatment rapidly and prevention of new infections. Our aim is to evaluate the diagnostic performance of Xpert MTB/RIF assay for clinical samples in Kutahya whose TB incidence is remain under mean value of Turkey.
METHODS: For this reason, raw clinical samples taken from patients suspected with pulmonary and extrapulmonary tuberculosis were performed Xpert MTB/RIF testing; EZN staining, inoculation on LJ medium after NALC-NaOH homogenisation,decontamination. Performances of culture and Xpert MTB/RIF test in respiratory/nonrespiratory and smear negative/positive samples; categories of AFB and Xpert MTB/RIF were compared and agreement between diagnostic methods was calculated.
RESULTS: Out of 209 patients 26(12,4%) were accepted as tuberculosis (76,9%,male;50%,<45 years) after clinical, radiological and microbiological evaluation. Positivity of respiratory/nonrespiratory samples with culture and/or molecular method were 13,2%, 12,5%, respectively. In smear negative respiratory samples, sensitivity and specifity of Xpert MTB/RIF were 84,6% and 100%, in nonrespiratory samples 60%,100%, in all smear positive samples, sensitivity and specifity were 100%. Smear microscopy had lowest sensitivity for nonrespiratory samples and highest sensitivity for bronch lavage; sensitivity of Xpert MTB/RIF was similar to culture for respiratory samples but more sensitive for nonrespiratory samples; agreement in categories of AFB/Xpert MTB/RIF was highest in respiratory samples.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion establishment of Xpert MTB/RIF system will contribute to obtain rapid and reliable results for laboratories with low sample burden in failure of economic and physical conditions together with conventional diagnostic methods.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
Çocukluk Yaş Grubu Gastroenteritlerinde Rotavirüs ve Adenovirüs Sıklığı: Ocak 2013-Aralık 2018 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Verileri
Prevalence of Rotavirus and Adenovirus Childhood Gastroenteritis in January 2013-December 2018 Faculty of Medicine Data
Harika Öykü Dinç, Zeynep Taner, Dogukan Ozbey, Nesrin Gareayaghi, Serhat Sirekbasan, Bekir Sami Kocazeybek
doi: 10.5222/TMCD.2019.206  Sayfalar 206 - 211
GİRİŞ ve AMAÇ: Gastroenterit şüphesi ile laboratuvarımıza Ocak 2013-Aralık 2018 yılları arasında Rotavirus ve Adenovirüs antijen testi istenen hastalarda dışkı örneğinden antijen pozitifliğinin dağılımı ve demografik verilerle ilişkisinin retrospektif değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Rotavirus ve Adenovirus antijen varlığı dışkı örneklerinden immünokromatografik yöntem testi kullanılmış olup, ticari kitin önerileri doğrultusunda çalışıldı.
BULGULAR: Çocuklarda 0-5 yaş arası 1359 kişide Rotavirüs, 1270 kişide Adenovirüs antijen taraması yapıldı. Test uygulanan tüm dışkı örneklerinin 194 (%14.3)’ünde rotavirüs antijeni, 39 (%3.1)’unda adenovirüs antijeni saptandı. Rotavirus antijen pozitifliği en sık 0-1 yaş (n=141, %72.7) grubunda olup, mevsimsel olarak en sık kış aylarında saptandı. Adenovirüs antijen pozitifliği ise 0-24 ay yaş grubu(n=20, %51.3) arasında saptanmış olup, kış mevsimlerinde sık dağılım söz konusudur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çocuklarda gastroenterit etkeni olarak en sık görülen Rotavirus; merkezimizden önceki döneme ait yapılan çalışmaya göre daha düşük oranda saptanmıştır. Adenovirüs ise; Türkiye’ nin diğer bölgeleriyle aynı orana sahiptir.
INTRODUCTION: This study aims at evaluating the distribution of antigen positivity and retrospective correlation with demographic data in stool specimens which were sent to the laboratory for rotavirus antigen testing from patients with suspicion of gastroenteritis between January 2013 and December 2018.
METHODS: Rotavirus and Adenovirus antigens were examined with the immunochromatographic test (RIDA Quick Rotavirus, R-Biopharm, Germany) in stool specimens according to the recommendations of the manufacturer.
RESULTS: 1359 patients were screened for rotavirus and 1270 patients for adenovirus antigen and aged was between 0-5 years. Rotavirus antigen was detected in 194 (%14,3) and adenovirus antigen in 39 (%3.1) of the investigated all stool samples. Rotavirus antigen positivity was most frequently in the 0-1 age group (n = 141, 72.7%) and was the most common season in winter. Adenovirus antigen positivity was found between 0-24 month age group (n = 20, 51.3%) and the most frequency season was determined as winter.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The most common cause of gastroenteritis in children is Rotavirus; found to be lower than the previous period. Adenovirus is similar to the data of the other regions of Turkey.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
Bruselloz Şüpheli Olgularda Brusella Seropozitifliğinin Araştırılması: 4 Yıllık Retrospektif bir Değerlendirme
Investigation of Brucella Seropositivity in Patients with Suspected Brucellosis: A 4-Year Retrospective Evaluation
Zeynep Taner, Harika Öykü Dinç, Mehmet Demirci, Nesrin Gareayaghi, Aykut Kurt, Dogukan Ozbey, Hrisi Bahar Tokman, Bekir Sami Kocazeybek
doi: 10.5222/TMCD.2019.212  Sayfalar 212 - 218
GİRİŞ ve AMAÇ: Brucella cinsi bakterilerle oluşan bruselloz, sistemik bir enfeksiyon hastalığı olup dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak saptanmakta ve ülkemizde de oldukça sık görülmektedir. Çalışmamızın amacı, İstanbul ve çevre illerdeki yerleşim bölgelerinden 4 yıllık dönemde bruselloz şüphesi ile merkezimize başvuran 6045 olgudan alınan serum örneklerinde bruselloz serolojik göstergelerini retrospektif olarak değerlendirmek ve sonuçları yine merkezimizde 2005-2011 yılları arasında gerçekleştirilmiş çalışmanın verileriyle karşılaştırarak değişkenlikleri irdelemektedir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza Mart 2013- Mart 2017 tarihleri arasında İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Laboratuvarı Seroloji/ELISA birimine gönderilen bruselloz şüpheli olgulara ait serum örnekleri dahil edilmiştir. Örneklerden Brucella Serum Aglütinasyon (SAT), Coombs’lu Wright (CT) ve Rose-Bengal (RB) testleri yapılmıştır.
BULGULAR: Dört yıllık değerlendirme sonucunda, bruselloz şüpheli 6045 olgunun 107 (%1,8)’si seropozitif, 5938 (%98,2)’i seronegatif bulunmuştur. Brusella seropozitif 107 olgunun 73 (%68,2)’ü RB ve SAT ile eş zamanlı pozitif bulunmuş, 34 (%31,7) olgu ise RB ve SAT test sonuçları arasında uyumsuzluk görülmesi nedeniyle, CT sonucuna göre brusella seropozitif olarak tespit edilmiştir. Brusella seropozitiflik oranı kadınlarda (%58) erkeklere (%42) göre daha yüksek olsa da istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Olguların %28’inde aile içi aynı kaynaktan bulaş, %48’inde kırsal kesimde yaşama öyküsü saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Verilerimizin retrospektif değerlendirmesi sonucunda, bu çalışmada İstanbul ve çevre illerinde saptadığımız bruselloz seropozitiflik oranı (%1,8), aynı merkezde bir önceki dönem elde edilen orana göre (%3) düşük bulunmuştur. Bruselloz seropozitifliğinin oransal düşüklüğünde, son yıllarda görsel ve yazılı iletişim araçlarındaki artışla hayvansal kaynaklı beslenme konusunda daha bilinçli ve hijiyen kurallarına uyan insan kitlelerindeki artışın rolü olabileceğini düşünmekteyiz.
INTRODUCTION: Brucellosis is a systemic infectious disease that is commonly detected in many countries of the world and is very common in our country. The aim of this study was to evaluate the serological markers of brucellosis in 6045 patients from Istanbul and surrounding provinces, who were admitted to our center in a 4-year period and to compare the results with the study conducted between 2005-2011.
METHODS: Serum samples of suspected brucellosis patients who were admitted to Istanbul University-Cerrahpasa, Cerrahpasa Medical Faculty Hospital, Serology / ELISA unit, between March 2013-2017 were included in the study. Brucella Serum Agglutination, Coombs Wright and Rose-Bengal tests were performed.
RESULTS: As a result of a 4 years evaluation, 107(1,8%) of the 6045 suspected brucellosis cases were found seropositive and 5938 (98,2%) of them were seronegative. 73(68,2 %) of the seropositive 107 cases, were found to be concurrently positive with RB and SAT. 34(31,7%) of the cases were seropositive according to CT. Although brucella seropositivity rate was higher in females(58%) than males(42%), no statistically difference was found. 28% of the cases had transmission from the same source within the family and 48% had a history of living in rural areas.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Consequently, the seropositivity rate of brucellosis (1.8%) that we found was found to be lower than the rate obtained in the same center (3%) previously. We believe that, by the increase in visual and written communication tools the masses of people comply and more conscious with the hygienic rules on consuming animal based nutrition.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
Türkiye’den Elde Edilen Leishmania İzolatlarının Kanlı Ve Çikolata Agardaki Üremelerinin Değerlendirilmesi
Evaluation of Reproduction on Blood and Chocolate Agar of Leishmania Isolates Obtained from Turkey
İbrahim Çavuş, Tuğba Kaya, Alp Aslan, Yener Özel, Mine Çetin, Ahmet Yıldırım, Ahmet Ozbilgin
doi: 10.5222/TMCD.2019.219  Sayfalar 219 - 225
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, Türkiye’den elde edilen Leishmania spp. izolatlarının kanlı agar ve çikolata agardaki koloni oluşumlarının izlenmesi ve farklılıklarının karşılaştırılması, tek bir hücreden oluşan koloni elde edilerek gerektiğinde genetik çalışmalarda kullanılması amacıyla planlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda kullanılan kanlı agar ve çikolata agarın gerekli ön hazırlık aşamaları yapıldıktan sonra steril petri kaplarına dökülmesi ile besiyerleri hazırlanmıştır. Kullanılan Leishmania spp. izolatları üniversitemiz bünyesinde bulunan Parazit Bankası’ndan temin edilmiştir. Leishmania spp izolatlarının, ITS1 ve hsp70 bölgesine özgü primer ve problar kullanılarak genotiplendirilmesi yapılmıştır. Türlere göre ayrılan izolatların NNN besiyerinde kültürü yapılmış ve üreyen promastigotlar RPMI 1640 sıvı besiyerlerine aktarılarak logaritmik faza girmeleri beklenmiştir. Logaritmik faza giren promastigotların çikolata agar ve kanlı agara ekimleri yapılmış ve 25°C’lik etüve kaldırılarak gün aşırı takip edilmiştir.
BULGULAR: Etüvden çıkarılarak incelenen plaklarda inkübasyonun 7. gününde çikolata agarda herhangi bir koloni oluşumu gözlenmezken; kanlı agarda Leishmania tropica (L. tropica), Leishmania infantum (L. infantum) ve Leishmania donovani (L. donovani) de koloni büyüklüklerinin ortalama 0,9 mm olduğu, Leishmania major (L. major) de ise ortalama 0,8 mm olduğu saptanmıştır. Plaklara yapılan ekimin 28. gününde ise çikolata agarda L. tropica, L. major, L.infantum ve L. donovani’deki ortalama koloni büyüklükleri sırasıyla 1,0 mm, 0,9 mm, 1,0 mm ve 0,8 mm olarak gözlemlenirken; kanlı agardaki koloni büyüklükleri sırasıyla 3,1 mm, 3,1 mm, 3,3 mm ve 3,0 mm olduğu tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Plaklara yapılan ekimlerin takibi sonucunda tüm suşların 7, 14, 21, ve 28. günlerdeki koloni oluşumlarının kanlı agarda daha hızlı olduğu saptanmıştır. Kanlı agarın Leishmania spp. ile ilgili yapılması planlanan genetik çalışmalar ve diğer çalışmalarda kullanılmasının uygun olabileceği sonucuna varılmıştır.
INTRODUCTION: This study was planned with the aim of the comparison of reproduction differences of Leishmania isolates, obtained from Turkey, in chocolate and blood agar, colony growth views in agar and utilizing with attaining colony from single cell on genetic studies.
METHODS: After preparation of blood agar and chocolate agar used in our study, the media were prepared by pouring into sterile petridishes. The Leishmania isolates, used, were obtained from the ParasiteBank, located within our university. Genotyping was done by using primers and probes specific to ITS1 and hsp70. The isolates, separated according to species, were cultured in NNN medium and promastigotes were transferred to RPMI-1640 and expected to enter into logarithmic-phase. Promastigotes entering logarithmic-phase were inoculated in chocolate and blood agar. Plates were transferred to 25°C and controlled over day.
RESULTS: No growth was observed in chocolate agar on 7th day of incubation in plates, while colony size of Leishmania tropica, L.infantum and L.donovani were found to have an average of 0.9mm and mean colony size of L.major was 0.8mm in blood agar, On 28th day of cultivation, average colony size of L.tropica, L.major, L.infantum and L.donovani in chocolate agar was observed as 1.0mm, 0.9mm, 1.0mm and 0.8mm, respectively, while colony size in blood agar was determined as 3.1mm, 3.1mm, 3.3mm and 3.0mm, respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: On 7,14,21,28th days, colony size of all growth strains was found to be better and faster in blood agar. It has been concluded that blood agar may be suitable for genetic studies and other studies planned for Leishmania.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

8.
Adana’da Bir Üniversite Hastanesinde İzole Edilen Solunum Yolu Patojenleri ve Antibiyotik Direnç Profillerinin Değerlendirilmesi
Respiratory Pathogens İsolated in a University Hospital in Adana and Evaluation of Antibiotic Resistance Profiles
Aylin Altay Kocak, Buket Yayla, Aylin Uskudar Güçlü, Hasan Cenk Mirza, Elvan Hortaç İştar, Hıkmet Eda Alışkan, Ahmet Basustaoglu
doi: 10.5222/TMCD.2019.226  Sayfalar 226 - 232
GİRİŞ ve AMAÇ: Toplum kökenli ve nozokomiyal solunum yolu enfeksiyonları (SYE) ile ilişkili morbidite ve mortalite, klinisyenler için önemli ve artan bir sorun oluşturmaktadır. Bu retrospektif çalışmanın amacı... Hastanesi'ndeki SYE hastalarında etiyolojik ajanları belirlemek ve antimikrobiyal direnç profillerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Nisan 2016-Mayıs 2018 arasında balgam ve derin trakeal aspirat (DTA) kültürlerinden izole edilen bakteriyel etkenler çalışmaya dahil edilmiştir. Bakterilerin tanımlanmasında konvansiyonel yöntemler ve otomatize bir sistem kullanılmış ve izolatların antibiyotik duyarlılıkları CLSI 2016 standartlarına göre değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Toplamda 442 hastadan alınan 245 balgam ve 396 DTA kültüründen patojen kabul edilen 641 bakteri izole edilmiştir. En sık izole edilen etkenler Acinetobacter baumannii (%25), Pseudomonas aeruginosa (%12.6), Klebsiella spp. (%14.7), Escherichia coli (%10), Haemophilus influenzae (%6.9), Staphylococcus aureus (%5.5) ve Streptococcus pneumoniae (%5.1)’dır. Hastaların 116’sında (%26.2) birden fazla farklı etken üremiştir. Toplamda, A. baumannii izole edilen hastaların %80.6’sının, P. aeruginosa’nın %86.5 ve K. pneumoniae’nın %79.5’inin yoğun bakım ünitesinde yatan hastalar olduğu görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, solunum yolu enfeksiyonu etkeni izolatların direnç oranlarındaki artış dikkat çekici bulunmuştur. En yaygın saptanan izolatlar olan A. baumannii ve K. pneumoniae’nın tüm antibiyotik gruplarına yüksek direnç oranları göstermesi endişe vericidir. Doğru antibiyotik kullanımı için belirli zaman aralıklarında SYE’li hastalardan izole edilen bu tür mikroorganizmaların dağılım ve direnç profillerini gösteren çalışmaların yapılması gereklidir. Sonuçların ampirik tedavi protokollerinin güncellenmesinde ve klinisyenlerin doğru antibiyotik kullanımı konusunda yönlendirilmesinde faydalı olacağı düşünülmektedir.
INTRODUCTION: The morbidity and mortality associated with the community-acquired and nosocomial respiratory tract infections (RTIs) pose a significant and growing challenge to clinical practitioners. The aim of this retrospective study was to determine the etiologic agents in patients with RTIs in … Hospital and evaluate their antimicrobial resistances.
METHODS: Sputum and trans tracheal aspirate (TTA) cultures from April 2016 to May 2018 were evaluated. Conventional methods and an automatized microbiological system were used for the identification and the antimicrobial susceptibility tests were performed according to the CLSI 2016 standards.
RESULTS: A total of 641 bacterial pathogens were isolated from 245 sputum and 396 TTA cultures of 442 patients. Most prevalent isolates were, Acinetobacter baumannii (%25), Pseudomonas aeruginosa (12.6%), Klebsiella spp. (14.7%), Escherichia coli (10%), Haemophilus influenzae (6.9%), Staphylococcus aureus (5.5%) ve Streptococcus pneumoniae (5.1%). More than one different agent was isolated from 116 patients (26.2%). Overall 80.6% of A. baumannii, 86.5% of P. aeruginosa and 79.5% K. pneumoniae isolates were recovered from the intensive care unit patients.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In conclusion, the increase in resistance rates of respiratory tract infection isolates was found to be remarkable. The high resistance rates to all antibiotic groups of the predominant isolates A. baumannii and K. pneumoniae are worrying. It is necessary to perform studies showing the distribution and resistance pattern of such microorganisms isolated from patient with RTIs at certain time intervals for correct antibiotic use. The results are thought to be useful for updating empirical treatment protocols and guiding clinicians on the correct use of antibiotics.
Makale Özeti | Tam Metin PDF