Volume: 29  Issue: 2 - Ağustos 2023
Hide Abstracts | << Back
REVIEW ARTICLE
1.Exercise Recommendation For Patients With Osteoporosis: Which Type Of Exercise? And When?
Dilek Eker Büyükşireci, Levent Karataş, Jale Meray
Pages 74 - 79
Egzersizler kemik ve kas sağlığını korumak ve geliştirmek için çok önemlidir. Belirli egzersizleri içeren 'Önleyici Stratejiler' osteosarkopeni yönetiminde esastır. Sıklık, yoğunluk, zaman ve egzersiz türünün (Frequency, Intensity, Time, Type: FITT) belirlenmesi, osteoporoz için etkili bir egzersiz programının reçete edilmesinin ana unsurlarıdır. Osteoporozlu hastalar ağrı, kifoz, denge bozukluğu, artrit, kırılganlık, nöromüsküler bozukluklar ve kardiyovasküler ve/veya pulmoner hastalıklar nedeniyle egzersiz programlarında değişikliklere ihtiyaç duyabilir. Ayrıca, eşlik eden bozukluklara yönelik özel egzersizlere öncelik verilmelidir. Sonuç olarak, osteoporoz için egzersiz önerileri hedefe özgü, güvenli, etkili ve hastaların ihtiyaçlarına göre uyarlanmış olmalıdır.
Exercises are crucial for enhancing and maintaining bone and muscle health. ‘Preventative Strategies’ including certain exercises are fundamental in the management of osteosarcopenia. Determining the Frequency, Intensity, Time and Type (FITT) are major elements of prescribing an effective exercise program for osteoporosis. Patients with osteoporosis may need modifications in exercise programs due to pain, kyphosis, poor balance, arthritis, frailty, neuromuscular impairments and cardiovascular and/or pulmonary diseases. In addition, specific exercises for accompanying disorders should be given priority. Consequently, exercise recommendations for osteoporosis must be target-specific safe, effective and tailored to patients' needs.
Abstract

RESEARCH
2.The Relatıonshıp Between Fear of Coronavırus and Lıfe Satısfactıon in Gerıatrıc Indıvıduals
Emine Atıcı, Merve Akış, Emine Eda Kurt
Pages 80 - 83
Bu çalışma geriatrik bireylerde koronavirüse yakalanma korkusunun yaşam doyumu ile ilişkisini araştırmak amacıyla planlanmıştır. Demografik bilgi formu, Koronavirüs Korkusu Ölçeği (KKÖ) ve Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Çalışmaya 65 yaş üstü 79 kişi dahil edilmiştir. Çalışmanın sonucunda eğitim düzeyinin arttıkça yaşam doyumunun arttığı (p<0,05), yaşam doyumu ile koronavirüs korkusu arasında düşük düzeyde pozitif ilişki olduğu görülmüştür (p<0,05) YDÖ üzerinde KKÖ’nin %7’lik etkisi istatistiksel olarak anlamlıdır (F5,504 p=0,022). YDÖ’ki bir birimlik artış KKÖ’ni 0,210 birim istatistiksel olarak anlamlı şekilde arttırmaktadır (p<0,05). Pandeminin sonlarında yapılan bu çalışma geriatrik bireylerin hayatın içinde olmasının ve günlük yaşamda fiziksel olarak aktif olmasının yaşam doyumunu olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
This study was planned to investigate the relationship between fear of coronavirus and life satisfaction in geriatric individuals. Demographic information form, Coronavirus Fear Scale (CFS) and Life Satisfaction Scale (LSS) were used as data collection tools. 79 people over the age of 65 were included in the study. As a result of the study, it was observed that life satisfaction increased as the level of education increased (p<0.05), and there was a low level of positive correlation between life satisfaction and fear of coronavirus (p<0.05). The 7% effect of the CFS on LSS was statistically significant (F5,504 p=0.022). A one-unit increase in the LSS significantly increases the CFS by 0.210 units statistically significantly (p<0.05). This study conducted at the end of the pandemic shows that the presence of geriatric individuals in life and being physically active in daily life positively affects life satisfaction.
Abstract

3.Retrospective comparison of the effect of IL-17 Blocker therapy and Anti-TNF Agent therapy on bone mineral density in axial spondyloartropathy patients
Nur Ferhatlar, ESMA DEMIRHAN, Selcen Kanyilmaz, Sevgi Atar, Omer Kuru
Pages 84 - 88
Amaç

Amacımız, Anti-TNFa(Tümör Nekroz Faktörü-a) ajanları ve IL-17(Interleukin-17) blokerleri ile tedavi edilen AxSpA(Aksiyal Spondiloartropati) hastalarında KMY(kemik mineral yoğunluğu) düzeylerini karşılaştırmaktı.

Materyal-Metot

Bu retrospektif çalışma yerel etik kurul tarafından onaylanmıştır (07/01/2020, 7). Anti-TNFa veya IL-17 bloker ile tedavi edilen AxSpA hastalarının tıbbi kayıtlarını değerlendirdik. İki ardışık DXA (Dual enerjili X-ray absorpsiyometri) ölçümü (başlangıç ve yıl 1) olan 66 hasta dahil edildi. Yirmi yedi hasta anti-TNFa ve 39 hasta IL-17 bloker tedavisi alıyordu. Sonuç ölçümleri, IL-17 bloker ve anti-TNFa ajan tedavi grupları arasında karşılaştırıldı.

Bulgular

Hastaların %62'si erkek, %38'i kadındı. Hastaların ortalama lomber bölge (L1-L4) KMY değeri 1,19±0,15 gr/cm2 ve ortalama femur boyun KMY değeri 0,95±0,13 gr/cm2 olarak saptandı (p>0,05). Hem anti-TNF hem de IL-17 bloker kullanan hastalarda 1 yıllık gözlem sonunda lomber bölge (L1-L4, L2-L4), femur boynu ve femur total KMY değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı artış saptandı (p <0.05). IL-17 blokerleri alan hastalarda femoral total KMY'deki artış oranı, anti-TNF alanlara göre daha yüksekti (p=0.013).

Sonuç

AxSpA hastalarında inflamasyon nedeniyle KMY azalır. Sonuçlarımız, AxSpA'daki biyolojik ajanların kemik kaybını önlemenin yanı sıra KMY değerlerini artırdığını gösterdi. IL-17 bloker kullanan hastalarda femoral total KMY artışı daha yüksek bulundu.
Aim

Our aim was to compare the BMD (bone mineral density) levels in AxSpA (Axial Spondyloarthropathy) patients treated with Anti-TNFa (Tumor Necrosis Factor-a) agents and IL-17 (Interleukin-17) blockers.

Materials-Methods

This retrospective study was approved by local ethics committee (07/01/2020, 7). We evaluated medical records of AxSpA patients treated with either Anti-TNFa or IL-17 blocker. 66 patients with two consecuitive DXA (dual energy X-ray absorptiometry) measurments (baseline and year 1) were included. Twenty-seven patients were receiving anti-TNFa and 39 patients were receiving IL-17 blocker treatment. Outcome measures were compared between IL-17 blocker and anti-TNFa agent treatment groups.

Results

Sixty-two percent of the patients were male and 38% were female. The mean lumbar region (L1-L4) BMD value of the patients was 1.19±0.15 gr/cm2 and the mean femoral neck BMD value was 0.95±0.13gr/cm2 at baseline (p>0.05). A statistically significant increase in BMD values in the lumbar region (L1-L4, L2-L4), femoral neck and femur total was detected at the end of 1-year observation in patients using both anti-TNF and IL-17 blockers (p<0.05). The rate of increase in femoral total BMD was higher in patients receiving IL-17 blockers than those receiving anti-TNF (p=0.013).

Conclusion

BMD is decreased in AxSpA patients due to inflammation. Our results showed that biological agents in AxSpA increase BMD values in addition to preventing bone loss. Femoral total BMD increase was found to be higher in patients using IL-17 blocker.
Abstract

4.The relationship of thenar and hypothenar muscle thickness with clinical factors, thigh muscle thickness and physical performance in female patients with rheumatoid arthritis
Erkan Mesci, Nilgün Mesci
Pages 89 - 95
Amaç: Bu çalışmada romatoid artritli (RA) hastalarda el kas kalınlıklarının değerlendirilmesi ve kas kalınlıkları ile klinik faktörler ve fiziksel performans göstergelerinin ilişkisinin araştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel çalışma mayıs 2022- eylül 2022 tarihleri arasında 73 kadın katılımcı ile yapıldı (ortalama yaş: 60.83±9.73 yıl, aralık: 18-85) Bunlardan 37’si 2010 American College of Rheumatology/European League Against Rheumatism (ACR/EULAR) RA sınıflama kriterlerine göre tanı konulan RA’lı hastalardı (ortalama yaş: 60.8±9.9 yıl). Otuzaltı tanesi yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş sağlıklı kişiler idi (ortalama yaş: 60.9±9.8 yıl). Tüm katılımcıların ultrasound (US) ile tenar, hipotenar ve uyluk kas kalınlıkları ölçüldü. Her iki grupta el dinamometresi ile el grip gücü ölçümü, 6 metre yürüme testi (6MYT) ve 5 tekrarlı otur kalk testi (5XOKT) ile alt ekstremite performans değerlendirmeleri yapıldı. RA’lı hastaların hastalık aktivite skoru-28 (DAS-28), RA artiküler hasar skoru (RA-AHS) ve Duruöz El Skala’sı skorları hesaplandı.
Bulgular: RA’lı hastaların tenar (p=0.004), hipotenar (p=0.000), ve uyluk (p=0.006) kas kalınlıklarının kontrol grubuna göre düşük olduğu görüldü. RA’lı grubun el sıkma güçleri ortalamasının düşük, 5XOKT sürelerinin uzun, 6MYT hızlarının düşük olduğu saptandı (Tüm p’ler<0.01). El kas kalınlıkları hastalık süresi, RA-AHS, Duruöz El Skalası ile negatif, el grip gücü ile pozitif yönde ilişkili idi. Uyluk kas kalınlıkları ise yaş ve 5XOKT ile negatif, el sıkma gücü ve yürüme hızı ile pozitif yönde ilişkili bulundu. Her üç kas bölgesinden yapılan kalınlık ölçümleri de DAS-28 ile ilişkili değildi.
Sonuç: RA’lı hastaların el kas kalınlıkları yaştan bağımsız olarak hastalıktan etkilenmektedir. Hastalık süresi, artiküler hasar ve azalmış el fonksiyonları kas kalınlıkları ile yakından ilişkilidir. Düşük kas kalınlıkları fiziksel performansta azalmaya işaret etmektedir.
Objective: The aim of this study was to evaluate hand muscle thickness in patients with rheumatoid arthritis (RA) and to investigate the relationship between muscle thickness and clinical factors and physical performance indicators.
Materials and methods: This cross-sectional study was conducted with 73 female participants between May 2022 and September 2022 (mean age: 60.83 ± 9.73 years, range: 18-85). Among them, there were 37 RA patients (mean age: 60.8±9.9 years) diagnosed according to the 2010 American College of Rheumatology/European League Against Rheumatism (ACR/EULAR) RA classification criteria. The remaining 36 females were age- and sex-matched healthy subjects (mean age: 60.9±9.8 years). Thickness measurements of thenar, hypothenar and thigh muscles were obtained with ultrasound (US) for all participants. In both groups, hand grip strength was measured using a hand dynamometer, and lower extremity performance assessments were made using 6-meter timed walk test (6MTWT) and 5 times sit-to-stand test (5XSST). Disease activity score-28 (DAS-28), RA articular damage score (RA-ADS) and Duruöz Hand Scale scores of RA patients were calculated.
Results: Compared to control group, thenar (p=0.004), hypothenar (p=0.000), and thigh (p=0.006) muscle thickness values were lower in RA patients. The RA group showed lower mean hand-grip strength, longer time to complete 5XSST and slower gait speed on 6MTWT (all p<0.01). Hand muscle thickness was negatively correlated with disease duration, RA-ADS, Duruöz Hand Scale, and positively correlated with hand grip strength. Thigh muscle thickness was negatively correlated with age and 5XSST, and positively correlated with hand grip strength and gait speed. Thickness measurements from all three muscles were not correlated with DAS-28.
Conclusion: Hand muscle thickness of RA patients is affected by the disease regardless of age. Disease duration, articular damage and decreased hand functions are closely related to muscle thickness. Low muscle thickness indicates reduced physical performance.
Abstract

5.Turkish Version of Functional Evaluation of Physical Performance for The Geriatric Population: A Reliability And Validity Study
Bürde Kesikbaş, EMINE ATICI, Josu Alustıza Navarro
Pages 96 - 102
Amaç: Geriatrik Popülasyon İçin Fiziksel Performansın Fonksiyonel Değerlendirme

Ölçeği (Alusti Test) ‘in Türkçe’ye çevrilmesi, geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi.

Yöntemler: Çeviri sürecinde prensipler tarafından önerilen kültürler arası uyum modeli

kullanıldı. Hastalar Alusti Testi’n Türkçe versiyonu ile değerlendirildi ve bir hafta sonra tekrar uygulandı. Güvenirliği ve iç tutarlılığı belirlemek için Cronbach alfa katsayısı hesaplandı. Test-tekrar test güvenirliği, sınıf içi korelasyon katsayısı (ICC) ve Pearson korelasyon analizi kullanılarak belirlendi. Yapı geçerliliği faktör analizi ile incelendi. Benzer ölçek geçerliği Alusti Testi ile Kısa Fiziksel Performans Bataryası (KFPB) ve Barthel İndeksi (Bİ) karşılaştırılarak, kriter geçerliği ise Alusti Testi ile Tinetti Denge ve Yürüme Değerlendirmesi, Zamanlı Kalk ve Yürü Testi (ZKYT), 6 Metre Yürüme Hızı Testi ve Rivermead Mobilite İndeksi (RMİ) puanları karşılaştırılarak incelendi.
Sonuçlar: Cronbach's alpha katsayısı 0.701’dir. Test-tekrar test güvenilirliği için ICC katsayısı 0.948'dir. Alusti Test dört faktörle açıklanmıştır. KFPB (r = 0.586, p = 0.000), Bİ (r = 0.321, p = 0.005) ve Tinetti Yürüme Testi (r = 0.512, p = 0.000) Alusti Test toplam puanı ile orta derecede pozitif korelasyona sahipti. Tinetti Denge Testi (r =0.662, p = 0.000), Tinetti Denge ve Yürüme Değerlendirmesi toplam puanı (r = 0.655, p = 0.000) ve RMİ (r = 0.715, p = 0.000) yüksek oranda pozitif korelasyona sahipti.
Tartışma: Alusti Test’in Türkçe versiyonu geriatrik popülasyon için geçerli ve güvenilir bir ölçektir.
Objective: To translate the “Functional Evaluation of Physical Performance for the Geriatric Population (Alusti Test)” into Turkish, to examine validity and reliability.
Methods: During the translation period cross-cultural adaptation design proposed by guideline was used. Patients evaluated the Turkish version of the Alusti Test and it was applied again a week later. To determine the reliability and internal consistency, Cronbach’s alpha coefficient was calculated. Test–retest reliability was determined by using intraclass correlation coefficient (ICC) and Pearson’s correlation analysis. Construct validity was examined with factor analysis. Convergent validity was examined by comparing Alusti Test with Short Physical Performance Battery (SPPB) and Barthel Index (BI), and criterion validity was examined by comparing Alusti Test with Tinetti Balance and Gait Assessment, Timed Up and Go Test (TUGT), 6-meter Walking Speed Test and Rivermead Mobility Index (RMI) scores.
Results: Cronbach’s alpha coefficient was 0.701. The ICC coefficient for the test–retest reliability was 0.948. Alusti Test was explained by four factors. SPPB (r = 0.586, p = 0.000), BI (r = 0.321, p = 0.005) and Tinetti Gait Test (r = 0.512, p = 0.000) were moderate positively correlated with Alusti Test total score. Tinetti Balance Test (r =0.662, p = 0.000), Tinetti Balance and Gait Assessment total score (r = 0.655, p = 0.000) and RMI (r = 0.715, p = 0.000) were highly positive correlated.
Conclusion: The Turkish version of the Alusti Test is a valid and reliable scale for geriatric population.
Abstract

6.Evaluatıon of the frequency of benıng joınt hypermobılıty ın patıents wıth myofascıal paın syndrome
Mustafa Tuna
Pages 103 - 108
Bu çalışmanın amacı, miyofasyal ağrı sendromlu (MAS) hastalarda benign eklem hipermobilite sendromunun (BEHMS) sıklığını ve BEHMS’nın MAS için bir risk faktörü olup olduğunu araştırmaktır.MAS tanı kriterlerini sağlayan 42 tane hasta ve kas iskelet sisteminde herhangi bir ağrısı olmayan 39 tane sağlıklı gönüllü dâhil edildi. Tüm katılımcılara Bringhton 1998 kriteerleri kullanarak BEHMS için değerlendirildi. Tüm hastaların günlük yaşam aktiviteleri kısa yaşam ölçeği (SF-36) ile değerlendirildi.Vaka grubunun yaş ortalaması 30,8±7,4 yıl, kontrol grubunun yaş ortalaması 28,4±4,8 yol olarak bulunmuş olup gruplar arasında yaş açısından anlamlı farklılık görülmemiştir (p=0,084). Gruplar arasında BMI (p=0,092), cinsiyet (p=0,805) ve çalışma durumu (p=0,296) açısından anlamlı farklılık görülmemiştir. Vaka grubunda bulunanların hipermobilite olma oranı (%69) kontrol grubunda bulunanların oranından (%23,1) anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur (p<0,001). BEHMS dokuları travmalara açık hale getirerek yaralanmalara sebep olabilir. Bu da dokularda kısır döngü oluşturarak tetik nokta, spazm veya dejeneratif değişiklikler meydana getirerek MAS sendromuna neden olabilir.
The purpose of this study was to determine the prevalence of benign joint hypermobility syndrome (BJHMS) in patients suffering from myofascial pain syndrome (MPS) and whether BJHMS is a risk factor for MPS. Forty-two patients who met the diagnostic criteria for MPS and 39 healthy volunteers with no musculoskeletal pain were included in the study. The Bringhton 1998 criteria were used to assess all participants for BJHMS. The short life scale was used to assess all patients' daily living activities (SF-36). The case group's mean age was 30.874 years, the control group's mean age was 28.448 years, and there was no significant difference in age between the groups (p=0.084). In terms of BMI (p=0.092), gender (p=0.805), and employment status (p=0.296), there was no significant difference between the groups. The case group's rate of hypermobility (69%) was significantly higher than the control group's rate (23,1%) (p0.001). BJHMS can cause injuries by opening up tissues to trauma. This can lead to MPS syndrome by triggering trigger points, spasms, or degenerative changes in the tissu
Abstract

7.Evaluating the information content, readability, reliability, and quality of Turkish websites on osteoporosis
Ramazan Yılmaz, Savaş Karpuz, Halim Yilmaz, İbrahim Solak
Pages 109 - 116
Amaç: Osteoporoz (OP) ile ilgili Türkçe online bilgi sunan web sitelerinin bilgi içeriği, okunabilirlik, güvenilirlik ve kalite düzeyinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve yöntem: Eylül 2022 tarihinde Google arama motoruna “osteoporoz, kemik erimesi” kelimeleri yazılarak tarama yapılmış ve ilk 20 sayfadaki web siteleri incelenmiştir. Web siteleri hazırlayıcısına göre üç gruba (grup 1= hastaneler, dernekler, resmi kurumlar; grup 2= sağlık profesyonelleri; grup 3= diğer (haber siteleri, blog, vb.) ayrılmıştır. Okunabilirlik düzeyi Ateşman ve Bezirci-Yılmaz formülüne göre, güvenilirlik ve kalite The Journal of the American Medical Association (JAMA) skoru, DISCERN ölçeği, Genel Kalite Skoru (GKS) ve Hekim Global Kalite değerlendirmesi (HGKS) ile yapılmıştır. Bilgi içeriği ise Türkiye Osteoporoz Derneği’nin resmi internet sitesindeki hasta bilgilendirme metinlerindeki konu başlıkları referans alınarak incelenmiştir.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 160 web sitesinin 62 (%38,8)’si 1. grupta, 58 (%36,2)’i 2. grupta ve 40(%25,0)’ı ise 3. grupta idi. Ateşman değerinin medyanı 48,2 (17,4-69,4) ile zor okunabilir düzeyde; Bezirci-Yılmaz değerinin medyanı 12,6 (6,0-37,7) ile lisans düzeyinde okunabilir bulunmuştur. JAMA skoru 1.0 (0-3) saptanmış olup, web sitelerin tamamına yakını (%98,7) düşük güvenilir saptanmıştır (JAMA skoru ≤ 2). Web sitelerinden sadece 10’unun (%5) bilgi içeriği tamdı. DISCERN skoru medyanı 29 (19-61) ile, HGKS medianı 2 (1-5) ile yetersiz kalitede; GKS medianı 3 (1-5) ile orta kalitede izlenmiştir. Gruplar arasında ve ilk iki sayfa ile son 18 sayfa arasında okunabilirlik, güvenilirlik ve kalite ölçekleri açısından fark saptanmamıştır.
Sonuç: Mevcut bulgular, Türkçe web sitelerinin, OP konusunda yeterli düzeyde ve kalitede bilgi sunmaktan oldukça uzak olduğunu göstermektedir. OP tedavisi yönetiminde risk faktörlerinin bilinmesi, primer ve sekonder korunma yöntemlerinin uygulanarak tedavi açığının kapatılmasında nitelikli hasta eğitiminin önemi dikkate alındığında, elde edilen sonuçlar oldukça yetersiz boyuttadır. Hekimler ve hastalar bu durumun farkında olmalı; ilgili kurumlar ise sorunun çözümü için gerekli düzenlemeleri ve sağlık politikalarını geliştirmelidir.
Objective: To investigate the information content, readability, reliability, and quality level of websites that provide online information in Turkish about osteoporosis (OP).
Materials and Methods: In September 2022, the words "osteoporosis, bone melt" were scanned on Google search and the first 20 websites were investigated. The websites were divided into three groups according to the creator: Group 1 = hospitals, associations, and official institutions; Group 2 = health professionals; and Group 3 = others. The readability level was evaluated according to the Ateşman and Bezirci-Yılmaz formula; the reliability and quality were evaluated according to the JAMA score, the DISCERN scale, the Global Quality Scale (GQS), and the Physician Global Quality Assessment (PGQA). The information content was analyzed with reference to the subject headings in the patient information texts on the official website of the Turkish Osteoporosis Association.
Results: 160 websites were included in the study; 62 were in group 1, 58 were in group 2, and 40 were in group 3. The median of the Ateşman value is 48,2, which is difficult to read; the Bezirci-Yılmaz value was a median of 12,6. The JAMA score was 1,0 and almost all (98,7%) websites were found to be low reliable. Only 10 of the websites had complete information content. The DISCERN score was of poor quality, with a median of 29. It was also found to be of insufficient quality for PQGA and GQS. There was no significant difference between the groups in terms of readability, reliability, and quality criteria.
Conclusion: Current findings show that Turkish websites are far from providing sufficient and quality information on osteoporosis. Considering the importance of patient education in the management of OP treatment, the results obtained are quite inadequate. Physicians and patients should be aware of this situation; relevant institutions should develop the necessary health policies to solve the problem.
Abstract

8.Comparison of osteoporosis knowledge and awareness levels of patients with hypothyroidism and hyperthyroidism
Sevil Karagül, Işıl Fazilet Kartaloğlu
Pages 117 - 123
Amaç: Osteoporoz, hipotiroidi ve hipertiroidiye ikincil olarak izlenebilmektedir. Biz bu çalışmada hipotiroidi ve hipertiroidisi olan hastalarda osteoporoz farkındalık ve bilgi düzeyini değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 80 hipotiroidi ve 68 hipertiroidi tanılı toplam 148 hasta ve 148 gönüllü dahil edildi. Tüm hastaların ve gönüllülerin demografik bilgileri ve sosyoekonomik durumu kaydedildi. Katılımcılar osteoporoz bilgi testi ve osteoporoz farkındalık skalası ile değerlendirildi. Osteoporoz bilgi anket skorları için 13 ve üzeri doğru cevaplar yeterli, 13 altı yetersiz olarak kabul edildi. İlk olarak hasta ve gönüllü grubu karşılaştırıldı ve sonra hasta grubu kendi içinde hipotirodi ve hipertiroidi olarak iki gruba ayrıldı. Hipotirodi ve hipertiroidi hastalarının osteoporoz farkındalıklarını ve osteoporoz bilgi düzeylerini ölçen anketleri karşılaştırıldı.

Bulgular: Hasta ve kontrol grupları arasında yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve gelir düzeyi açısından fark yoktu (p>0.05). Hem hasta hem de kontrol grubu osteoporoz farkındalığına sahipti ancak gruplar arasında anlamlı fark yoktu (Tablo 3) (p>0.05). Hipotiroid-hipertiroid hasta grubu ve kontrol grubunda osteoporoz farkındalığı yüksekti. Hasta grubu ile kontrol grubunun osteoporoz bilgi düzeyleri karşılaştırıldığında, kontrol grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0.05). Hipertiroidi ve hipotiroidi hastalarının osteoporoz farkındalık düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (Tablo 4) (p>0.05). Hipotiroidi ve hipertiroidisi olan hastalarda osteoporoz bilgi düzeyi düşüktü.

Sonuç: Hipotiroidi ve hipertiroidi hasta grubu ve kontrol grubunda osteoporoz farkındalığı yüksekti. Hasta ve kontrol gruplarının osteoporoz bilgi düzeylerine bakıldığında her iki grupta da bilgi düzeyi yetersiz olmasına rağmen hasta grubundaki azalma anlamlıydı.
Objective: Osteoporosis can be followed secondary to hypothyroidism and hyperthyroidism. In this study, we aimed to evaluate the awareness and knowledge of osteoporosis in patients with hypothyroidism and hyperthyroidism.

Materials and Methods: A total of 148 patients and 148 volunteers, 80 of whom were diagnosed with hypothyroidism and 68 with hyperthyroidism, were included in the study. Demographic information and socioeconomic status of all patients and volunteers were recorded. Participants were evaluated with the Osteoporosis Knowledge Test (OKT) and Osteoporosis awareness scale (OAS). For the osteoporosis knowledge questionnaire, correct answers of 13 and above were considered sufficient, and below 13 were considered insufficient. First, the patient and volunteer groups were compared, and then the patient group was divided into two groups as hypothyroidism and hyperthyroidism. Questionnaires measuring osteoporosis awareness and osteoporosis knowledge levels of hypothyroid and hyperthyroid patients were compared.

Results: There was no difference between the patient and control groups in terms of age, gender, education level, and income level(p>0.05). Both the patient and control groups had osteoporosis awareness, but there was no significant difference between the groups (Table 3) (p>0.05). The awareness of osteoporosis was high in the hypothyroid-hyperthyroid patient group and control group. When the osteoporosis knowledge levels of the patient group and the control group were compared, a statistically significant difference was found in favor of the control group (p<0.05). No statistically significant difference was found regarding the osteoporosis awareness levels of hyperthyroid and hypothyroid patients (Table 4) (p>0.05). Osteoporosis knowledge level was low in patients with hypothyroidism and hyperthyroidism.

Conclusion: Osteoporosis awareness was high in the hypothyroid and hyperthyroid patient group and control group. Considering the osteoporosis knowledge levels of the patient and control groups, although the knowledge level was insufficient in both groups, the decrease in the patient group was significant.
Abstract

CASE REPORT
9.Oral mucosal ulcer associated with improper usage of bisphosphonate: A case report
Şeyma Nur Bayindir, Bilinc Dogruoz Karatekin, Afitap Icagasioglu
Pages 124 - 126
Bifosfonatlar osteoporoz tedavisinde yaygın olarak kullanılan ajanlardır. Bifosfonatlar genellikle iyi tolere edilen ilaçlar olmakla birlikte özellikle oral formları gastrointestinal sistem yan etkilerine neden olabilir. Oral bifosfonat kaynaklı oral mukozal lezyonlar, oral ülserler, veziküller ve diş eti iltihabı nadiren literatürde bildirilmiştir. Bifosfonatların yanlış kullanımına bağlı lezyonlar atipiktir ve diğer mukozal erozyonlardan ayırt edilmesi gerekir. Bu yazıda osteoporotik bir hastada yumuşak damakta ağrılı hemorajik oral ülser olgusu ilgili literatür ışığında tartışılmıştır.
Bisphosphonates are widely used agent for osteoporosis. Although bisphosphonates are generally well tolerated drugs, especially oral forms may cause gastrointestinal system side effects. Oral bisphosphonate induced oral mucosal injury, oral ulcers, vesicles and gingivitis are rarely reported literature. Lesions related to improper usage of bisphosphonates are atypical and need to be differentiated from other mucosal erosions. In this report, a case of painful, hemorragic oral ulcer in the soft palate in a patient with osteoporosis is discussed in the light of the relevant literature.
Abstract

10.Patient Presenting With Hemoptysis, A Case of Hughes-Stovin Syndrome
Kezban Armağan Alptürker, Ozgur Akgul
Pages 127 - 129
Hughes-Stovin Sendromu (HSS), pulmoner ve/veya bronşiyal arterlerde tromboflebit ve çoklu anevrizma varlığı olarak tanımlanan, çok nadir görülen bir otoimmün klinik bozukluktur. Patogenezi hala bilinmemektedir, ancak bu sendrom sıklıkla Behçet Hastalığının bir vanyantı olarak düşünülmektedir. Burada masif hemoptizi nedeniyle başvuran 59 yaşında bir erkek hastayı sunduk. Hughes-Stovin sendromu, görüntülemede pulmoner arter anevrizmaları görülmesi ve alt ekstremite tromboz öyküsü temelinde konuldu. İleri yaş bir olguda bu nadir sendromun görülmesi açısından farklılık göstermektedir. Yüksek mortalitesi olan bu sendromda tedavisi hemen başlandığında sonuçlar yüz güldürücü olmaktadır.
Hughes-Stovin Syndrome (HSS) is a very rare autoimmune clinical disorder which has been described as the presence of thrombophlebitis and multiple aneurysms in pulmonary and/or bronchial arteries. The pathogenesis is still unknown,but this syndrome is often thought of as a manifestation of Behçet's Disease.Herein, we described a 59 -year-old male patient was admitted to massive hemoptysis.Hughes-Stovin syndrome was diagnosed on the basis of imaging pulmonary artery aneurysms and a history of lower extremity thrombosis. It differs in terms of the occurrence of this rare syndrome in an elderly patient. In this syndrome, which has a high mortality, the results are satisfactory when the treatment is started with a rapid diagnosis.
Abstract

11.An Osteoporotic Vertebral Fracture Case After Lumbar Sympathetic Ganglion Block
Ridvan Isik, Sahin Azizov, Savas Sencan, Osman Gunduz
Pages 130 - 132
Lomber sempatik ganglion bloğu (LSGB) sonrası osteoporotik vertebra kırığı yaşayan lenfödemli bir hastayı sunuyoruz. 66 yaşında, kadın, serviks kanseri nedeniyle ameliyat olduktan sonra sağ bacağında inatçı lenfödem gelişip konvansiyonel tedavilere dirençli olduğu için LSGB tedavisine başlamayı planladık. Bu nedenle hastaya steroid ve lokal anestezik karışımı ile iki seans LSGB tedavisi yapıldı. İkinci seanstan sonra hastada şiddetli bel ağrısı şikayeti gelişti. Kapsamlı bir anamnez ve fizik muayene yaptıktan sonra, metastaz olasılığını ekarte etmek için kontrastlı manyetik rezonans görüntüleme kullanmaya karar verdik. Uzman bir nöro-radyolog tarafından değerlendirilen kontrastlı manyetik rezonans görüntüleme ile L4 vertebrada osteoporotik fraktür tespit edildi. Anti-osteoporotik ve analjezik ilaçlar, ortez ve egzersizlere başlandıktan sonraki üçüncü ayda hastanın şiddetli ağrıları belirgin olarak azaldı. Bu olgudan yola çıkarak, LSGB'de steroid kullanımının osteoporotik vertebra kırığına yol açabileceğini düşünmekteyiz.
We report the case of a patient with lymphedema who experienced an osteoporotic vertebral fracture following lumbar sympathetic ganglion block (LSGB). A 66-year old woman with intractable lymphedema of the right leg as she went through surgery for cervix cancer. Since she was resistant to the conventional treatments, we planned to commence LSGB treatment. Thus, she received two sessions of LSGB administered with a steroid and local anesthetic mixture. After the second session, the patient underwent severe lumbar pain. After taking a thorough anamnesis and doing a physical examination, we decided to use magnetic resonance imaging to rule out the possibility of metastasis. Contrast-enhanced magnetic resonance imaging, which was assessed by an expert spine radiologist, revealed an osteoporotic fracture of the L4 vertebra. The patient’s severe pain considerably diminished in the third month after beginning antiosteoporotic and analgesic medications, orthosis, and exercises. We speculate that the use of steroids in LSGB may lead to osteoporotic vertebral fracture.
Abstract

BRIEF COMMUNICATION
12.Preference of Quality of Life Questionnaires and Risk Assessment Calculators in Osteoporosis: A Brief Report
F. Yesim Gokce Kutsal, Yeşim Kirazlı, ZEYNEP ÜLKÜ AKARIRMAK, Rana Terlemez, ŞANSIN TUZUN, Merih Saridogan, Nurten Eskiyurt
Pages 133 - 136
Amaç: Osteoporozu olan hastalarda kırık riskini ve yaşam kalitesini değerlendirmek için en çok tercih edilen ölçme-değerlendirme araçlarını belirlemek.
Gereç ve Yöntem: Barselona’da düzenlenen WCO-IOF-ESCEO 2023 kongresi sırasında 100 sağlık profesyoneli katılımcıya osteoporozlu hastalarda tercih ettikleri yaşam kalitesi anketleri ve kırık riskini hesaplama araçları Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından hazırlanan bir anket ile soruldu. Temel olarak katılımcılara kırık riskini değerlendirmek için hangi risk hesaplama aracını kullandıkları ile hastaların yaşam kalitesini değerlendirip değerlendirmedikleri ve hangi anketi tercih ettikleri soruldu.
Bulgular: Yirmi bir katılımcı yaşam kalitesini değerlendirmediklerini bildirdi. Yaşam kalitesi değerlendirmesini tamamlayanların en çok Osteoporoz Yaşam Kalitesi anketini (%32,6) tercih ettikleri görüldü. Katılımcıların osteoporozda kırık riskini değerlendirmek için en çok FRAX'ı (%81.0) tercih ettikleri gözlendi.
Sonuç: Sağlık profesyonellerinin yaşam kalitesini değerlendirmede kullanılan anketlerde önemli bir tutarlılığa sahip olmamasına rağmen, FRAX'ın kırık riskini değerlendirmede önemli ölçüde tercih edildiği görüldü.
Objective: The purpose of this study was to identify the most preferred measurement tools for assessing fracture risk and quality of life (QoL) in patients with osteoporosis (OP).
Materials and Methods: The QoL Questionnaires and Risk Assessment Calculators in OP were investigated based on a questionnaire conducted by the Turkish Osteoporosis Society during WCO-IOF-ESCEO 2023 in Barcelona. One hundred congress participants were included in the study. Basically the participants were questioned which risk assessment calculator they preferred to assess fracture risk and which OP QoL questionnaire they used to evaluate patients’ QOL.
Results: Twenty-one participants reported that they did not evaluate QoL. Those who completed the QoL assessment were found to prefer the OP QoL questionnaire the most (32.6%). We found that participants most preferred FRAX (81.0%) to assess fracture risk at the OP.
Conclusion: FRAX was found to be significantly preferable in the assessment of fracture risk, despite the fact that healthcare professionals did not have a substantial consistency in QoL questionnaires.
Abstract