Cilt: 50  Sayı: 3 - 2020
Özetleri Gizle | << Geri
1.
Kapak
Cover

Sayfa I
DOWNLOAD

2.
Yayın Kurulu
Editorial Board

Sayfalar II - III
DOWNLOAD

3.
İçindekiler
Contents

Sayfalar IV - V
DOWNLOAD

4.
Yazarlara Bilgi
Information for Authors

Sayfalar VI - VII
DOWNLOAD

DERLEME
5.
Yeni ve yeniden önem kazanan virüsler
Emerging and re-emerging viruses
Shakhnoza SARZHANOVA, Shakhnoza SARZHANOVA, Gulendam Bozdayi
doi: 10.5222/TMCD.2020.117  Sayfalar 117 - 133
Yeni ortaya çıkan ve yeniden önem kazanan bulaşıcı hastalıklar dünya genelinde artmaktadır. Son otuz yılda Ebola, Nipah, Hendra, Zika, Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu (SARS), Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Yeni (Novel) Koronavirüsler (COVID-19) dahil olmak üzere 30'dan fazla yeni insan patojeni keşfedilmiştir ve bunların % 75'inin hayvanlardan kaynaklandığı bilinmektedir. Virüsler, insanlarda hayati tehlike arz eden birçok hastalığa neden olan ve insan evrimi ile birlikte gelişen, etkili bulaşıcı ajanlardır. Yeni ortaya çıkan özellikle RNA virüsleri, yeni bir konakçıya ve değişen ortamlara diğer patojenlerden daha hızlı bir şekilde adapte olma potansiyeline sahiptir. Son yıllarda artış gösteren konak, çevre ve mikroorganizmalarla ilgili birçok faktör yeni ortaya çıkan ve yeniden önem kazanan enfeksiyon hastalıklarını gündeme getirmektedir.
Emerging and re-emerging infectious diseases are increasing worldwide. Over the last thirty years, more than 30 new human pathogens have been discovered, including Ebola, Nipah, Hendra, Zika, Severe acute respiratory syndrome (SARS), Middle-East respiratory syndrome (MERS), Novel Coronavirus (COVID-19) and 75% of these are known to originate from animals. Viruses are potent infectious agents causing numerous life-threatening diseases in human beings and co-evolved with human evolution. Emerging viruses, especially the RNA viruses, have high potential to adapt rapidly to a new host and changing environments than other pathogens. Many factors related to host, enviroment and microorganisms that have been increasing in recent years bring new emerging and re-emerging infectious diseases to the agenda.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
6.
Karbapenem dirençli Enterobacteriaceae izolatlarının 2015-2018 yılları arasındaki antibiyotik direnci
Antimicrobial resistance of carbapenem resistant Enterobacteriaceae isolates between years of 2015-2018
Yeliz Tanriverdi Çaycı, İlknur Bıyık, canberk çınar, Asuman Birinci
doi: 10.5222/TMCD.2020.134  Sayfalar 134 - 140
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, Ondokuz Mayıs Üniversitesi hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen Enterobacteriaceae izolatları belirlenip bu ajanlara karşı oldukça etkili olan karbapenemlere karşı oluşan 3 yıllık süre içindeki antibiyotik direnç değişimi bulmak amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Laboratuvara 2015-2018 yılları arasında gönderilmiş olan klinik örneklerden izole edilmiş toplam 11264 Enterobacteriaceae üyesi değerlendirilmiştir. Klinik örneklerin % 5 koyun kanlı agar ve EMB agar besiyerlerine ekimi yapılmıştır. Bakteri türlerinin tanımlanmasında Vitek MS (BioMérieux, Fransa) ve bakterilerin antibiyotik duyarlılığının belirlenmesinde Vitek2 (BioMérieux, Fransa) Compakt otomatize sistemleri kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya, 13 Haziran 2015 ve 13 Haziran 2018 yılları arasında gönderilmiş olan klinik örnekler retrospektif olarak değerlendirilerek elde ettiğimiz toplam 11264 Enterobacteriaceae üyesinden 518 (%4.59)’inin karbapenem dirençli izolat olduğu tespit edilmiş ve yıllara göre dağılımı belirlenmiş olup; 2015’te direnç oranının %4,62, 2018’de ise bu oranın %5,79 belirmiştir. Çalışmaya dahil edilen izolatların gönderildiği kliniklere ve örnek türlerine göre dağılımında en yüksek oranın sırasıyla %71.62 dahiliye, %52.32 ile idrar örnekleri olduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda, Ondokuz Mayıs Üniversitesi hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji laboratuvarına 2015 haziran -2018 haziran tarihleri arasında çeşitli klinik örneklerden gönderilen üç yıllık süre içerisinde üreyen 11264 Enterobacteriaceae üyesinden %4.59’inin karbapenem dirençli izolat olduğu retrospektif olarak belirlenmiştir.
INTRODUCTION: The aim of this study was to determine Enterobacteriaceae isolates sent to the medical microbiology laboratory of Ondokuz Mayis University and to find the antibiotic resistance change against carbapenems which are highly effective against these agents.
METHODS: A total of 11264 Enterobacteriaceae members were isolated from the clinical samples submitted to the laboratory between 2015-2018.5% sheep blood agar and EMB agar media were cultured in clinical samples.Vitek MS (BioMérieux, France) and Vitek2 (BioMérieux, France) Compact automated systems were used to determine the bacterial susceptibility of bacteria.
RESULTS: The clinical specimens sent between June 13, 2015 and June 13, 2018 were retrospectively evaluated and 518 (4.59%) of 11264 Enterobacteriaceae members were identified as carbapenem resistant isolates and their distribution was determined according to years. In 2015, the rate of resistance was 4.62% and in 2018, this ratio was 5.79%.The highest rate in the distribution of the isolates included in the study according to the clinics and sample types was found to be 71.62%, and 52.32%, respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In our study, it was determined that 4.59% of the 11264 Enterobacteriaceae members, who were sent to the Medical Microbiology Laboratory of Ondokuz Mayıs University Hospital between June 2015 and June 18, 2014, were sent to various clinical samples in a three-year period.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

DERLEME
7.
Olea europaea Bitki Ekstrelerinin Türkiye’den Elde Edilmiş Leishmania tropica İzolatına Antileishmanial Etkisinin Araştırılması
The Investigation of Antileishmanial Activity of Olea europaea Plant Extracts Against Leishmania tropica Isolates from Turkey
Ahmet Ozbilgin, İbrahim Çavuş, Çağlar Çelebi, Morteza Haghi, Cumhur Gunduz, Hüsniye Kayalar
doi: 10.5222/TMCD.2020.141  Sayfalar 141 - 147
GİRİŞ ve AMAÇ: Dünyada yaklaşık 1 milyar insanın leishmaniasis riski altında olduğu ve leishmaniasis bildirimi yapan 200 ülke olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından bildirilmektedir. En sık görülen formu olan kutanöz leishmaniasis tedavisinde ülkemizde Glucantime, Pentostam ve son yıllarda AmBisome ilaçları kullanılmaktadır. Kullanılan ilaçların toksik etkisinin yüksek ve maliyetli olması yanı sıra son yıllarda Glucantime ve Pentostam ilaçlarına karşı direnç geliştiği bildirilmektedir. Leishmaniasis tedavisinde kullanılmak üzere yeni ilaç adaylarına ihtiyaç vardır. Çalışmamızda Olea europaea bitkisinin yaprak ve meyve kısımlarının su, sulu etanol ve kloroform çözücülerinde hazırlanmış ekstrelerinin Leishmania tropica parazitine karşı duyarlılığının in vitro araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazit Bankasında MHOM/TR/2012/CBCL-LT kodu verilerek muhafaza edilen Leishmania tropica izolatının Olea europa bitkisinin ekstrelerine karşı in vitro olarak antileishmanial aktivitesi XTT ve hemositometre yöntemiyle araştırılmıştır. Ayrıca bitki ekstrelerinin sitotoksik aktiviteleri incelenmiştir.
BULGULAR: Antileishmanial aktivitenin değerlendirilmesinde yaprak su ekstresinin IC50 değeri 6,77 mg/kg, yaprak sulu etanol ekstresinin IC50değeri 2,45 mg/kg, yaprak kloroform ekstresinin IC50 değeri 6,50 mg/kg, meyve sulu etanol ekstresinin IC50 değeri 4,16 mg/kg ve meyve kloroform ekstresinin IC50 değeri 0,23 mg/kg olarak belirlenmiş ve meyve su ekstresinin antileishmanial etkisinin istatiksel olarak anlamlı diğerlerinin ise anlamsız olduğu görülmüştür. Sonuçların ilaçsız kontrol grubu ile istatistiksel olarak karşılaştırılmasına göre meyve klorofm ekstresinin (p<0,05) antileishmanial etki gösterdiği diğer ekstrelerinin anlamsız olduğu görülmüştür (p>0,05). Olea europa bitkisinin yaprak su ekstresi (LC50 58,45 µg/ml) dışındaki ekstreler sitotoksik aktivite göstermemiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmamızın sonucunda Olea europaea bitkisinin meyve kloroform ekstresinin antileishmanial aktivite göstermesi projenin amacı olan antileishmanial etken maddeler saptanması konusunda önemli ve ümit verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
INTRODUCTION: Glucantime, Pentostam and AmBisome are used in the treatment of cutaneous leishmaniasis which is the most common form in Turkey. Beside being highly toxic and costly, Leishmania parasites also have been reported to have developed resistance against Glucantime and Pentostam in recent years.
In this study, we aimed to investigate the in vitro. susceptibility of water, aqueous ethanol and chloroform extracts of the leaves and fruits of Olea europaea against Leishmania tropica parasites.
METHODS: In vitro antileishmanial activities of Olea europaea plant extracts against Leishmania tropica isolates obtained from Manisa Celal Bayar University Faculty of Medicine with MHOM/TR/2012/CBCL-LT code, were investigated by using XTT and hemocytometer methods. Cytotoxic activities of plant extracts were also determined.
RESULTS: Evaluation of antileishmanial activity showed that water of the aqueous ethanol and chloroform extracts of the leaves, and aqueous ethanol and chloroform extracts of the fruits had IC50 values as 6.77 mg/kg, 2.45 mg/kg, 6.50 mg/kg, 4.16 mg/kg, 0.23 mg/kg respectively. The water extract of fruits did not show any antileishmanial activity. Based on statistical comparison of these results with the control group, it was observed that fruit extract (p<0,05) showed no antileishmanial effect (p>0,05). Extracts other than leaf water extract (LC50 58.45 µg/ml) of Olea europaea showed no cytotoxic activity.
DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result of this study chloroform extract of the fruits of Olea europaea ws found to have antileishmanial activity and this can be considered as an important and promising development in determination of antileishmanial active substances which was the main aim of this study.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
8.
Kronik Süpüratif Otitis Medialı Hastalardan Staphylococcus aureus Suşlarının İzolasyonu ve Antibiyotik Duyarlılıklarının Araştırılması
Isolation of Staphylococcus aureus strains from Patients with Chronic Suppurative Otitis Media and Investigation of Antibiotic Susceptibility
Şeyda Şilan Okalin, Abdulbaki Aksakal
doi: 10.5222/TMCD.2020.148  Sayfalar 148 - 155
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, Kronik süppüratif otitis medialı hastalardan Staphylococcuc aureus izolasyonu ve antibiyotiklere duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya Kulak Burun Boğaz Kliniği'ne Ocak-2016 ile Haziran-2016 tarihleri arasında başvuran ve Kronik süppüratif otitis media tanısı konulan 100 hasta dahil edildi. Hastaların kulaklarından steril eküvyonla örnek alındı ve %5 defibrine koyun kanlı agara ekimleri yapıldı. 37ºC'de 18-24 saatlik inkübasyondan sonra üreyen mikroorganizmalar için konvansiyonel testler yapıldı. İzolatlar, konvansiyonel yöntemler ve otomatize bir sistem ile tanımlandı. S. aureus olarak isimlendirilen 25 izolatın antibiyotiklere duyarlılıkları otomatize sistem ile belirlendi.
BULGULAR: Toplamda 100 hastadan alınan örneklerden 49 Staphylococcuc ssp. izole edildi. Yüz izolatın 49'unun katalaz pozitifti. Katalaz pozitif olan 49 izolat için koagülaz testi yapıldı ve 49 örneğin 25'inin koagülaz pozitif, 24'ünün ise koagülaz negatif olduğu görüldü. Koagülaz pozitif olan 25 izolat için DNase ve mannitol fermantasyon testleri yapıldı. Bu 25 izolat S. aureus olarak tanımlandı. S. aureus suşlarının tamamının daptomisin, fusidik asit, teikoplanin, tigesiklin, quinopristin-dalfopristin, trimetoprim-sulfametoksazol, linezolit ve vankomisine %100 duyarlı olduğu görüldü. S. aureus suşlarının sefoksitin, oksasilin, fosfomisin, klindamisin, tetrasiklin’e %96, eritromisin, siprofloksasin ve levofloksasin’e ise %92 duyarlı olduğu tespit edildi. S. aureus suşlarının tamamının ampisilin ve penisilin G'ye %100 dirençli olduğu belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak bu çalışmada; Kronik süppüratif otitis media tanısı konulan hastalardan %25 S. aureus izole edildi ve çeşitli antibiyotiklere karşı değişik oranlarda duyarlılık belirlendi. Antibiyotiklere direnç gelişimini önlemek veya geciktirmek için antibiyotik duyarlılık test sonuçlarına göre tedaviye başlanması ve tedavinin bu sonuçlara göre yönlendirilmesi daha yararlı olacaktır.
INTRODUCTION: In this study, it was aimed to determine the susceptibility to antibiotics of S. aureus isolated from patients of chronic suppurative otitis media (CSOM).
METHODS: The study included 100 patients who were admitted to the Otorhinolaryngology Clinic between January-2016 and June-2016 and were diagnosed as CSOM. The samples were collected from the ear of the patients by sterile swabs and steaked onto 5% defibrinated sheep blood agar. After 18-24 hours of incubation at 37ºC, conventional tests were performed for the microorganisms that cultivated. The isolates were identified by both conventional methods and automated system. The antibiotic susceptibilities of these 25 isolates which identified as S. aureus, were determined in automated system.
RESULTS: A total of 49 Staphylococcuc ssp. were isolated from specimens. These 25 isolates were identified as S. aureus. All S. aureus strains were found to be 100% susceptible to daptomycin, fusidic acid, teicoplanin, tigecycline, quinopristin-dalfopristin, trimethoprim-sulfamethoxazole, linezolite and vancomycin. The strains were found to be 96% susceptible to cefoxitin, oxacillin, fosfomycin, clindamycin and tetracycline and 92% to erythromycin, ciprofloxacin and levofloxacin. All strains were found to be 100% resistant to ampicillin and penicillin G.
DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result, in this study, 25% S. aureus was isolated from patients diagnosed with CSOM and susceptible to various antibiotics was determined at various rates. In order to prevent or delay the development of resistance to antibiotics, it would be more useful to start treatment according to the antibiotic susceptibility test results and to direct the treatment according to these results.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

9.
Streptomisin Klebsiella aerogenes`de spontan mutasyonların hızı ve moleküler spektrumuna etkisinin in vitro değerlendirilmesi
In vitro evaluation of the effect of streptomycin on the rate and molecular spectrum of spontaneous mutations in Klebsiella aerogenes
Sibel Küçükyıldırım
doi: doi: 10.5222/TMCD.2020.156  Sayfalar 156 - 163
GİRİŞ ve AMAÇ: Hastalık etkeni bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanması önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ancak, antibiyotiklere maruz kalmanın bakterilerde özellikle uzun dönemde neden olduğu etkiler ve bu durumun antibiyotik dirençliliğinin kazanılmasındaki rolü üzerine bilgilerimiz halen sınırlıdır. Her ne kadar, antibiyotik kullanımının bakterilerde mutasyon hızını arttırdığı biliniyor olsa da, spontan mutasyonların spektrumu ve antibiyotik dirençliliğini arttırıcı etkisi kesin değildir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, uzun dönemli düşük dozda streptomisin uygulamasının Klebsiella aerogenes`de spontan mutasyon hızı ve spektrumuna etkisini araştırmak amacıyla mutasyon biriktirme ve yeni nesil tüm genom dizileme teknikleri kullanılmıştır.
BULGULAR: Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar, streptomisin antibiyotiğinin Klebsiella aerogenes bakterisinde mutasyon hızını arttırdığını doğrulamaktadır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak, antibiyotiklerin bakterilere yalnızca antibiyotiğin hedefi olma ya da olmama yönünde bir seçilimsel zorluk yaratmadığı aynı zamanda bakteri için yararlı olacak mutasyonların hızını arttırarak da bakterilerin adaptasyonunu hızlandırdığı ortaya konulmuştur.
INTRODUCTION: Gaining resistance to antibiotics is a major public health problem. However, our knowledge of the long-term effects of exposure to antibiotics, particularly on bacteria, and the role of this in the acquisition of antibiotic resistance remains limited. Although the use of antibiotics is known to increase the rate of mutation in bacteria, the spectrum of spontaneous mutations and the effect of increasing antibiotic resistance is not certain.
METHODS: In this study, mutation accumulation and next generation whole genome sequencing techniques were used to investigate the effect of long-term low dose streptomycin on spontaneous mutation rate and spectrum in Klebsiella aerogenes.
RESULTS: The results of this study confirm that streptomycin antibiotic increases the rate of mutation in Klebsiella aerogenes bacteria.
DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result, it has been shown that antibiotics not only cause a selective difficulty for bacteria to or not to become the target of the antibiotic, but also increase the rate of mutations that will be beneficial for the bacteria and accelerate the adaptation of the bacteria.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

10.
Karbapenem dirençli Klebsiella pneumoniae kökenlerinde yıllar içerisinde kolistin MİK değerindeki artışın in vitro değerlendirilmesi
In vitro evaluation of the increase in MIC value of colistin in the carbapenem resistant Klebsiella pneumoniae strains over the years
İsmail Selçuk Aygar
doi: 10.5222/TMCD.2020.164  Sayfalar 164 - 171
GİRİŞ ve AMAÇ: Klebsiella pneumoniae insanda deride, gastrointestinal florada ve nazofarinkste kolonize olarak bulunabilen bakteriler arasındadır. Çalışmada karbapenem dirençli Klebsiella pneumoniae izolatlarında alternatif tedavi olan kolistinin minimal inhibitör konsantrasyon değerlerinin yıllar içerisindeki artış düzeyinin irdelenmesi ve kolistin duyarlılığının altın standart olan sıvı mikrodilüsyon yöntemiyle çalışılarak elde edilen sonuçların, otomatize sistemle bulunan sonuçlarla karşılaştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2015-Temmuz 2017 tarihleri arasındaki klinik örneklerden izole edilen 66 karbapenem dirençli Klebsiella pneumoniae suşu çalışmaya dahil edildi. Otomatize sistemle çalışılan suşların karbapenem duyarlılıkları disk difüzyon yöntemiyle de test edildi. Kolistin duyarlılıklarını ölçmek için sıvı mikrodilüsyon testi EUCAST önerileri doğrultusunda kolistin sülfat etken maddesi kullanılarak çalışıldı. Kolistin için MIK aralığı 0.125-64 µg/ml değerleri arasında olacak çalışıldı. Verilerin analizde Ki-kare testi kullanıldı.
BULGULAR: 2015 yılında altı (%37.5), 2016 yılında sekiz (%35.8), 2017 yılında 10(%41.7) olmak üzere toplam 24(%36.4) suş kolistine dirençli olarak tespit edildi. Yapılan istatistiksel değerlendirmede yıllar içerisinde kolistin MİK değerlerinde anlamlı fark saptanmadı(p>0.05). İki farklı yöntemle bulunan sonuçlar arasında uyumsuzluk görüldü. İki izolatta çok büyük hata, iki izolatta büyük hata saptandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmadaki Karbapenem dirençli Klebsiella pneumoniae izolatlarının yaklaşık üçte birinde kolistin direncinin tespit edilmiş olması kaygı vericidir. Ayrıca kolistin duyarlılığının altın standart olan sıvı mikrodilüsyon yöntemiyle çalışıp direnç oranını tespit etmek büyük önem taşımaktadır. Bu durum tek başına veya kombine tedavi seçeneklerini azaltmakta bu izolatların ileriki yıllarda tedavisinin daha da zorlaşacağını ve yeni tedavi stratejileri üzerinde çalışılması gerektiğini göstermektedir.
INTRODUCTION: Klebsiella pneumoniae can be found colonized on human skin, gastrointestinal flora and nasopharynx. We aimed to examine the increase level of minimal inhibitory concentration values of colistin is alternative treatment in carbapenem resistant Klebsiella pneumoniae and to compare the results of automated system with gold standard fluid microdilution method of colistin sensitivity.
METHODS: Sixty-six carbapenem resistant Klebsiella pneumoniae strains isolated from clinical samples between January 2015-July 2017 were included in the study. Carbapenem susceptibilities of strains studied with automated system were also tested by disk diffusion method. To measure colistin sensitivities, liquid microdilution test was studied using colistin sulfate active substance in accordance with EUCAST recommendations. The MIC range for colistin was studied with values between 0.125-64 µg / ml. Chi-square test was used to analyze the data.
RESULTS: Six(37.5%) in 2015, eight(35.8%) in 2016 and 10(41.7%) in 2017, in total 24(36.4%) were found to be resistant to colistin. In statistical evaluation, no significant difference was found in the MIC values of colistin over the years(p> 0.05). There was discrepancy between results found by two different methods. Very major errors were detected in two isolates and major errors were detected in two isolates.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It is worrisome that carbapenem resistant Klebsiella pneumoniae isolates were detected in about one-third of colistin resistance. Also, it’s important to determine the resistance rates with gold standard fluid microdilution method. This reduces the treatment options alone or in combination, suggesting that these isolates will become more difficult to treat in future and new treatment strategies should be studied.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

11.
Üriner Sistem Enfeksiyonu Etkeni Escherichia coli İzolatlarının Çeşitli Antibiyotiklere Direnç Oranlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of resistance rates of Escherichia coli isolates of urinary tract infection to various antibiotics
Fatma Avcıoğlu, Mustafa Behçet
doi: 10.5222/TMCD.2020.172  Sayfalar 172 - 177
GİRİŞ ve AMAÇ: Hem dünyada hem de ülkemizde Escherichia coli (E. coli) üriner sistem enfeksiyonlarının (ÜSE) en sık nedenidir. Gelişen bakteriyel direnç mekanizmaları bu enfeksiyonların tedavisini de kısıtlamaktadır. Tedavide kullanılacak antibiyotiklerin doğru bir antibiyotik duyarlılık testi (ADT) sonucuna göre belirlenmesi gelişen antibiyotik direncini kontrol altına almakta büyük önem taşımaktadır. Hastanemizde görülen ÜSE etkeni olan E. coli izolatlarının çeşitli antibiyotiklere karşı duyarlılıklarının ve direnç durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 01.01.2018-01.11.2019 tarihleri arasında, hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvarına komplike olmayan ÜSE ön tanısı ile gönderilen idrar örnekleri hastane arşivinden retrospektif olarak incelenmiştir. İdrar kültür örneklerinde üreme saptanan örneklerin bakteri tanımlanmasında ve antibiyotik duyarlılıklarının tespitinde tam otomatize cihaz (Vitek2,bioMeriux, Fransa) kullanılmıştır. Antibiyotik duyarlılıkları “European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing” (EUCAST) 2018 standartlarına uygun olarak minimal inhibitör konsantrasyonlarına (MİK) göre yorumlanmıştır
BULGULAR: Toplam 22.774 idrar örneğinden 1.962’sinde (%9) üreme saptanmıştır. Bunlardan 1.466’sı (%75) E. coli olarak tanımlanmıştır. İzolatların antibiyotik dirençleri incelendiğinde; %81’inde ampisilin, %18’inde gentamisin, %40’ında trimetoprim-sülfametoksazol, %4’ünde nitrofurantoin, %4’ünde fosfomisin, %46’sında amoksisilin-klavulanik asit, %42’sinde sefiksim, %41’inde siprofloksasin, %5’inde amikasin, %2’sinde imipenem direnci saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada etkeni E. coli olan ÜSE’larının tedavisinde ampirik olarak ampisilin, amoksisilin klavulanik asit antibiyotiklerinin kullanımının uygun olmayacağı, fosfomisin, nitrofurantoin antibiyotiklerinin tercih edilmesinin daha uygun olacağı anlaşılmıştır.
INTRODUCTION: Escherichia coli (E. coli) is the most common cause of urinary tract infections (UTI) both in the world and in our country. Increase in bacterial resistance mechanisms also limit the treatment of these infections. Selection of antibiotics to be used according to an accurate antibiotic susceptibility test (ADT) result is of great importance in controle of antibiotic resistance. We aimed to determine the susceptibility and resistance in E. coli, which is one of the pathogens in urinary tract infection in our hospital, to various antibiotics.
METHODS: Between 01.01.2018-01.11.2019, urine samples obtained from patients with an uncomplicated diagnosis of UTI, sent to the microbiology laboratory of our hospital, were analyzed retrospectively through the hospital archive. Fully automated device (Vitek2, bioMeriux, France) was used to identify bacteria in the urine culture and to determine antibiotic susceptibilities. Antibiotic susceptibility tests reults were interpreted according to minimal inhibitory concentrations (MIC) in accordance with the European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing (EUCAST) 2018 standards.
RESULTS: Out of a total of 22,774 urine samples, reproduction was detected in 1,962 (9%). Of these, 1466 (75%) were identified as E. coli The analysis of the antibiotic susceptibility test results have indicated that isolates were resistant to ampicillin in 81%, gentamicin in 18%, trimethoprim-sulfamethoxazole in 40%, nitrofurantoin in 4%, phosphomycin in 4%, amoxicillin-clavulanic acid in 46%, cefixim in 42%, ciprofloxacin in 41%, amikacin in 5%, imipenem in 2%.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In this study, it was understood that the use of ampicillin, amoxicillin clavulanic acid would not be appropriate, and phosphomycin and nitrofurantoin would be more appropriate in the treatment of UTIs with the effect of E. coli.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

OLGU SUNUMU
12.
İtrakonazol ve Kryoterapi Kombinasyonu ile Tedavi Edilen bir Kutanöz Leishmaniasis Olgusu
A Case of Cutaneous Leishmaniasis Treated with Combination of Itraconazole and Cryotherapy
Yener Özel, Sinan Özçelik, İbrahim Çavuş, Rana Başara, Mehmet Ünlü, Ahmet Özbilgin
doi: 10.5222/TMCD.2020.178  Sayfalar 178 - 182
Leishmaniasis, protozoon parazit olan Leishmania türlerinin neden olduğu bir hastalıktır. Parazitin vektörlüğünü Phlebotomus cinsi dişi kum sinekleri yapmaktadır. Leishmaniasisin en sık görülen formu kutanöz (KL) formudur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünyada 98 ülkede yaklaşık 12 milyon insanın leishmaniasis ile enfekte olduğunu, 350 milyon kişinin ise risk altında olduğunu bildirmektedir. Her yıl bu rakamlara iki milyon yeni olgunun katıldığı, bu olguların yaklaşık bir buçuk milyonunun KL olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle son yıllarda yaşanan siyasi iç karışıklıklara ve savaşlara bağlı olarak endemik bölgelerden ülkemize göç eden mülteciler ya da bu bölgelere belirli süreler için giden vatandaşlarımızın Leishmania ile enfekte olması sonucu ülkemizin endemik olmayan bölgelerinde de KL olguları görülmeye başlanmıştır. Bu makalede yurtdışı kaynaklı bir KL olgusunun itrakonazol-kryoterapi kombinasyonu ile tedavisine odaklanılmıştır.
Leishmaniasis is a disease caused by leishmania species which are protozoon parasites. Female sandfly is vector of this parasites. The cutaneous form (CL) is the most common form of leishmaniasis. According to the World Health Organization (WHO), almost 12 million people from 98 countries worldwide are currently infected with leishmaniasis, while 350 million people are at risk. It was reported that 2 million new cases are diagnosed every year, and estimated 1.5 million are CL of this cases. In a recent years, due to political conflicts and wars, refugees who migrated from endemic regions to our country or our citizens who have been going to these regions for certain periods of time have been infected with Leishmania and CL cases have begun to be seen in non-endemic areas of our country. In this article, we focus on an imported case of CL and its itraconazole-cryotherapy treatment.
Makale Özeti | Tam Metin PDF