INTRODUCTION: Radionuclide therapy targeting prostate-specific membrane antigen (PSMA) with alpha-emitting 225Ac-PSMA-617 has shown clinical efficacy even in cases of failed therapy with beta-emitting 177Lu-PSMA-617. We investigated the efficacy of 225Ac-PSMA-617 relative to 177Lu-PSMA-617 using subcellular dosimetry.
METHODS: A 3-dimensional model of prostate cancer was constructed. For each decay, the absorbed and equivalent radiation dose to the cell nuclei was calculated. The relative efficacy per administered activity was calculated by taking into account the differences in residence time and tumor uptake.
RESULTS: As the tumor size increased, the absorbed dose from 225Ac-PSMA-617 increased linearly (R2=0.99) and reached an asymptote near the maximum alpha range (85 µm), whereas the absorbed dose from 177Lu-PSMA-617 continued to increase linearly (R2=0.99). The equivalent dose per decay was 2,320, 2,900, and 823-fold higher in favor of 225Ac-PSMA-617 compared to 177Lu-PSMA-617 in a single cell, 100 µm-radius micrometastasis, and macroscopic tumor, respectively. Per administered activity, the relative efficacy of 225Ac-PSMA-617 compared to 177Lu-PSMA-617 in respective tumor sizes was at least 3,480, 4,350, and 1,230-fold higher, and possibly 11,800, 14,900, and 4,200-fold higher considering differences in tumor uptake.
DISCUSSION AND CONCLUSION: At commonly administered 1,000-fold lower activity of 225Ac-PSMA-617 relative to 177Lu-PSMA-617, the equivalent radiation dose deposited by 225Ac-PSMA-617 is higher in measurable disease and much higher in microscopic disease compared to 177Lu-PSMA-617.

INTRODUCTION: The purpose of this study is to introduce an improved deconvolution technique for MAG3 renograms based on the combination of a sparse Legendre polynomial representation and the Moore-Penrose inversion matrix (LG). This method reduces the impact of noise on the renal retention function transit time measurement.
METHODS: The stability and the accuracy of the proposed method were tested using a renal database containing Monte-Carlo simulated studies and real adult patient data. The two clinical parameters, split function and mean transit time (meanTT), obtained with LG were compared to values calculated with the established method that combines matrix deconvolution and a 3-point linear smoothing (F121) as recommended by the 2008 International Scientific Committee of Radionuclides in Nephrourology consensus on renal transit time measurements.
RESULTS: For simulated data, the root mean square error (RMSE) between the theoretical non-noisy renal retention curve (RRC) and the results of the deconvolution methods applied to the noisy RRC were up to 2 times lower with LG (P <0.001). The RMSE of the reconvoluted renogram and the theoretical one was also lower for LG (P <0.001), and showed better preservation of the original signal. The split function was neither improved nor degraded by the proposed method. For patient data, there was no statistical difference between the split function for the LG method compared to the database values, and the meanTT better agreed with the physician’s diagnosis than the matrix or clinical software (Hermes) outputs. A visual improvement of the RRC was also clearly observed.
DISCUSSION AND CONCLUSION: By combining the sparse Legendre representation of the renogram curves and the Moore-Penrose matrix inverse techniques, we obtained improved noise reduction in the deconvoluted data, leading to better elimination of non-physiological signals as negative values and the avoidance of the smear effect of conventional smoothing on the vascular peak, which both influenced the meanTT measurement.

GİRİŞ ve AMAÇ: Endometriyum kanserleri (EK) en sık görülen kadın genital sistemi malignitesidir. F-18 ile işaretli florodeoksiglukoz Pozitron emisyon tomografisi/Bilgisayarlı tomografi (18F-FDG PET/BT) EK’lerinde evreleme, tedavi yanıtının değerlendirilmesi ve nüks hastalığın belirlenmesi amacıyla sıkça kullanılmaktadır. Çalışmamızın amacı EK’lerinde preoperatif dönemde evreleme amaçlı yapılan PET/BT parametreleri ile postoperatif patoloji sonuçları arasındaki korelasyonun araştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Preoperatif evreleme amaçlı PET/BT çekimi yapılan 66 EK tanılı hasta çalışmaya dahil edildi. FDG PET/BT çalışmalarında primer lezyonların ve patolojik lenf nodlarının SUVmax, SUVmean, MTV ve TLG değerleri ölçüldü. Postoperatif patoloji sonuçlarından FIGO sınıflandırmaları, tümörlerin histolojik tipleri, myometrial invazyon derinlikleri (Mİ), maksimum tümör çapları, servikal stromal invazyonları ve lenf nodu metastaz bulguları kaydedildi.
BULGULAR: Yüksek ve düşük riskli hasta grupları arasında TLG, MTV ve SUVmax değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık izlenirken, SUVmeande anlamlı fark mevcut değildi. Risk gruplarını ayırt etme gücü en yüksek olan parametre TLG olarak belirlendi. 18F-FDG PET/BT’nin lenf nodu saptamada duyarlılığı %90; özgüllüğü %96.43, pozitif prediktif değeri %81.81, negatif prediktif değeri %98.18 ve doğruluğu %95.45 olarak hesaplandı. Nonendometrioid tümör tanılı hastalarda MTV ve TLG değerleri endometrioid tipe göre anlamlı yüksek saptandı. Mİ >1/2 olan hastalarda primer tümör SUVmax, MTV ve TLG değerleri Mİ <1/2 olan gruba göre anlamlı düzeyde yüksekti. Servikal stromal invazyon izlenen hastalarda TLG değerleri, invazyon izlenmeyen gruba göre anlamlı düzeyde yüksekti. Histopatolojik olarak lenf nodu metastazı olan hastalarda primer tümörden elde edilen MTV ve TLG değerleri, lenf nodu metastazı olmayan hastalara göre daha yüksek düzeydeydi. FIGO I-II olan hastalar ile FIGO III ve üstü olan hastalar arasında TLG, MTV ve SUVmax değerlerinde anlamlı farklılık izlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: FDG PET/BT; TLG başta olmak üzere SUV ve volümetrik parametreleri sayesinde preoperatif dönemde tümöre ait myometrial invazyon, servikal stromal invazyon, FIGO evresi, lenf nodu metastazları gibi histopatolojik özellikleri ön görebilmeyi ve bu dönemde risk gruplarının da belirlenmesini sağlayabilecek önemli bir noninvaziv yöntemdir.

INTRODUCTION: Endometrial cancer (EC) is the most common gynecological malignancy. The fluorine-18-fluorodeoxyglucose (18F-FDG) positron emission tomography/computed tomography (PET/CT) is used for initial staging, evaluating treatment response and detecting recurrence.The aim of the sudy was to investigate diagnostic value of preoperative PET/CT in staging of EC and to determine which volumetric PET parameters are accurate predictors of histopathological tumor characteristics
METHODS: We retrospectively analysed preoperative PET/CT data of 66 EC patients.Patients were divided into low and high-risk groups according to the European Society for Medical Oncology (ESMO) criteria.The maximum standardized uptake value (SUVmax),mean standardized uptake value (SUVmean), metabolic tumor volume (MTV) and total lesion glycolysis (TLG) of primary lesion and pathological lymph nodes were noted. FIGO classifications, histopathology, the depth of myometrial invasion(MI), lymph node metastasis(LNM), cervical stromal invasion(CSI) and tumor sizes were noted.
RESULTS: The SUVmax, TLG and MTV values of high and low risk groups were significantly different.TLG was most useful parameter in differentiating risk groups. PET/CT had 90% sensitivity, 96.3% specificity, 81.8% positive predictive value (PPV), 98,1% negative predictive value (NPV) and 95,45% accuracy in assessing LNM. MTV and TLG values in patients with non-endometrioid pathology was higher than those with endometrioid.The SUVmax, MTV and TLG of patients with deep MI were higher than those with superficial MI.TLG values of patients with CSI were higher than those of without CSI. Patients with LNM had higher MTV and TLG values then patients without LNM. There was a significant difference in TLG, MTV and SUVmax values between patients with FIGO stage I-II and patients with FIGO stage IIIand above.
DISCUSSION AND CONCLUSION: SUV and volumetric parameters obtained from PET/CT, especially TLG are strong predictors of tumor characteristics such as MI and CSI,FIGO stages, LNM and can also be useful in defining the risk groups noninvasively in the preoperativite period.

GİRİŞ ve AMAÇ: Meme kanserinin ilk evrelendirmesi için meme ve aksilladaki lokal hastalık hakkındaki görsel ve niceliksel verileri karşılaştırarak, pron pozisyonda ek görüntülemenin, tüm vücut 18F-florodeoksiglukoz PET/CT görüntüleri için herhangi bir değeri olup olmadığını araştırmak.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 91 meme kanserli kadın hasta incelendi. Hem supin hem de pron görüntüler; aksiyal çap, primer tümörün sayısı ve yeri, tümörün lokal invazyon bulguları, metastaz şüpheli aksiller lenf nodu sayısı, primer tümör ve aksillar lenf nodlarının metabolik parametreleri ile, PET ve CT görüntülerinin kayıt artefaktları ayrı ayrı değerlendirildi.Bu bulgular ameliyat sonrası elde edilen histopatolojik verilerle karşılaştırıldı.
BULGULAR:
Meme lezyonlarının tümör çapı ve metabolik tümör hacmi (MTV) değerleri supin pozisyonda, pron pozisyona göre daha yüksekti. Bununla birlikte, her iki pozisyonda da primer tümör ve aksillanın diğer metabolik parametreleri arasında önemli bir fark yoktu. Supin ve pron görüntülerde cilt tutulumunun doğruluğu sırasıyla% 84 ve% 91,3 idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda, pron pozisyonda ek görüntü almanın, lokal hastalık değerlendirmesine anlamlı fayda sağlamadığını gözlemledik. Pron pozisyonda primer tümör çapı ve MTV'nin ortalama değerleri, sırtüstü pozisyondakinden daha küçük bulundu. Bununla birlikte, yeni tanı almış meme kanseri hastalarında, pron görüntüleme, seçilmiş hastalarda faydalı olabilir ve özellikle cilt tutulumu şüphesi olan hastalarda yanlış pozitif sonuçların önlenmesine katkıda bulunabilir.

INTRODUCTION: To investigate whether additional imaging in prone position has any value to supine whole-body 18F-fluorodeoxyglucose PET/CT images by comparing visual and quantitative data about local disease in the breast and axilla for the initial staging of breast cancer.
METHODS: A 91 female patients with breast cancer were studied. Both supine and prone images were examined based on axial diameter, number and location of the primary tumor, local invasion signs of the tumor, the number of axillary lymph nodes with suspected metastasis, metabolic parameters of the primary tumor and axillary lymph nodes, and registration artefacts of PET and CT images were evaluated individually. These findings were compared with the histopathological data obtained following surgery.
RESULTS: In the evaluation of the supine and prone imaging, tumor diameter and metabolic tumor volume (MTV) values of the breast lesions were greater in supine position than in prone position. However, there was no significant difference between the other metabolic parameters of primary tumor and axilla in both positions. In the supine and prone images, accuracy for skin involvement was 84%, 91.3%, respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In our study, we observed that obtaining additional images in the prone position does not significantly benefit the evaluation of local disease. The average values of primary tumor diameter and MTV in the prone position appear to be smaller than the one in the supine position. However, the prone imaging in patients with newly diagnosed breast cancer may be beneficial in selected patients, and may contribute to preventing false-positive results especially in patients with suspected skin involvement.

GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, invaziv akciğer adenokarsinomunda (IAA) 18F-florodeoksiglukoz pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografiden (18F-FDG PET/BT) elde edilen histogram tabanlı doku özelliklerinin (HTDÖ) tümör heterojenitesini (TH) ve prognozu değerlendirmedeki katkı rolünü araştırılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Cerrahi tedavi öncesi 18F-FDG PET/BT tetkiki uygulanan ve primer tümörü rezeke edilen 72 IAA'lı hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Her primer tümör için maksimum standardize alım değeri (SUVmaks), metabolik tümör hacmi (MTV) ve toplam lezyon glikoliz (TLG) değerleri hesaplandı. Ayırca yazılım programı kullanılarak HTDÖ’ler edildi. IAA, baskın histopatolojik alttipe göre 5 gruba ayrıldı: lepidik adenokarsinom (LA), asiner adenokarsinom (AA), papiller adenokarsinom (PA), solid adenokarsinom (SA) ve mikropapiller adenokarsinom (MA). 18F-FDG PET/BT parametreleri ve histopatolojik alttipler arasındaki farklılıklar non-parametrik testler ile değerlendirildi. Çalışma sonlanım noktaları genel sağkalım (SK) ve progresyonsuz sağkalım (PSK) idi. Klinikopatolojik faktörlerin ve 18F-FDG PET/BT parametrelerinin prognostik değerleri Cox regresyon analizi ile değerlendirildi.
BULGULAR: Medyan SUVmaks ve medyan entropy değerleri SA-MA'da anlamlı olarak yüksek, LA'da daha düşük olarak bulundu. LA'nın medyan energy-uniformity değeri diğerlerinden anlamlı derecede yüksekti. Tüm parametreler arasında sadece skewness ve kurtosis, lenf nodu tutulumu durumu ile anlamlı olarak ilişkiliydi. Takip süresi, PSK ve SK için medyan değerler sırasıyla 31.26, 16.07 ve 20.87 aydı. Tek değişkenli Cox regresyon analizi, lenf nodu tutulumunun PSK için tek anlamlı öngörücü olduğunu gösterdi. Çok değişkenli Cox regresyon analizi, yüksek SUVmax (≥ 11,69) ve ileri evrenin (IIB-IIIA) daha kötü SK ile anlamlı şekilde ilişkili olduğunu ortaya koydu (sırasıyla hazard ratio [HR]: 3.580, p=0.024 ve HR: 7.608, p=0.007).
TARTIŞMA ve SONUÇ: HDTÖ'ler, TH'ne neden olan klinikopatolojik faktörlerle yakından ilişkiydi. 18F-FDG PET/BT parametrelerinden sadece skewness ve kurtosis lenf nodu tutulumu ile ilişkiliydi. SUVmaks, OS'nin bağımsız öngörücüsü olan tek 18F-FDG PET/BT parametresiydi. TH'nin HBTF'lerle ölçümü, ILA için hassas tıbbın yönlendirilmesinde geleneksel metabolik parametrelere katkıda bulunabilir.

INTRODUCTION: This study sought to investigate the contributory role of histogram-based textural features (HBTFs) extracted from 18F-fluorodeoxyglucose positron emission tomography/computed tomography (18F-FDG PET/CT) in evaluating tumoral heterogeneity (TH) and predicting the prognosis of invasive lung adenocarcinoma (ILA).
METHODS: In this retrospective study, 72 patients with ILA who underwent 18F-FDG PET/CT followed by surgical resection were analyzed. The maximum standardized uptake value (SUVmax), metabolic tumor volume (MTV), and total lesion glycolysis (TLG) values were calculated for each tumor. Also, HBTFs were extracted from 18F-FDG PET/CT images by using the software program. ILA was classified into five histopathological subtypes according to the predominant pattern: lepidic adenocarcinoma (LA), acinar adenocarcinoma (AA), papillary adenocarcinoma (PA), solid adenocarcinoma (SA), and micropapillary adenocarcinoma (MA). Differences between 18F-FDG PET/CT parameters and histopathological subtypes were evaluated using non-parametric tests. The study endpoints were overall survival (OS) and progression-free survival (PFS). The prognostic values of clinicopathological factors and 18F-FDG PET/CT parameters were evaluated with Cox regression analyses.
RESULTS: The median SUVmax and entropy values were significantly higher in SA-MA, while they were lower in LA. The median energy-uniformity value of the LA was significantly higher than the others. Among all parameters, only skewness and kurtosis were significantly associated with lymph node involvement status. Univariate Cox regression analysis showed that lymph node involvement was the only significant predictor for PFS. Multivariate Cox regression analysis revealed that higher SUVmax (≥ 11.69) and advanced stage (IIB-IIIA) were significantly associated with poorer OS.
DISCUSSION AND CONCLUSION: HBTFs were tightly associated with clinicopathological factors causing TH. Among the 18F-FDG PET/CT parameters, only skewness and kurtosis were associated with lymph node involvement. SUVmax was the only 18F-FDG PET/CT parameter that was an independent predictor of OS. Measurement of TH with HBTFs may contribute to conventional metabolic parameters in guiding precision medicine for ILA.

GİRİŞ ve AMAÇ: Radyoaktif iyot (RAI) tedavisi, hipertiroidizm ve iyi diferansiye tiroid kanseri için bir radyonüklid tedavisidir. İnternette hastalar için en popüler bilgi kaynaklarından biri YouTube'dur. Bu çalışma, RAI tedavisi ile ilgili videoların kalitesini incelemeyi amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu kesitsel çalışma YouTube kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Haziran 2021'de ilgili videoların aranmasında 'radyoaktif iyot tedavisi' ve 'radioactive iodine treatment' terimleri kullanıldı. Videoların kalitesi, Amerikan Tıp Derneği Dergisi (JAMA) benchmark kriterleri, DISCERN ölçeği ve Küresel Kalite Ölçeği kullanılarak (GQS) değerlendirildi.
BULGULAR: Toplam 88 video değerlendirildi ve toplam 56 video (30 İngilizce, 26 Türkçe) dahil edilme ve hariç tutulma kriterlerine göre analiz edildi. 7 video (% 12.5) yüksek kaliteli grup, 16 video (% 28.58) orta kaliteli grup ve 33 video (% 58.92) düşük kaliteli grup olarak sınıflandırıldı. Çalışmamızın bulguları, en yüksek video güç indeksi puanına sahip en popüler videolar ile en fazla beğeni ve yorum sayısına sahip videoların orta kalite grubundaki videolar olduğunu gösterdi. Bunula birlikte; Popülerlik düzeyi, video beğeni sayısı ve video izlenme sayısı yüksek kaliteli video grubunda en düşük bulundu. Video kaynaklarının analizinde; İzleyiciler tarafından en çok tercih edilen videoların, ortalama 59307,80 (SD: 122554.13) izlenme sayısı ile hekim kaynaklı olmayan videolar olduğu saptandı. Doktorlara ait videolarda ortalama JAMA (1.92, SD: 0.50), DISCERN (34.31, SD: 14.33) ve GQS puanları (2.61, SD: 0.99) en yüksek olarak saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Her ne kadar YouTube'daki yüksek kaliteli videolar, hastaları olumlu yönde bilgilendirebilmekte ve teşvik edici olabilmekte ise de; yanlış ve eksik bilgilendirmelerinde bu platforma yüklenebileceği ve hastaları yanıltabileceği unutulmamalıdır.

INTRODUCTION: Radioactive iodine (RAI) therapy is a radionuclide treatment for hyperthyroidism and well differentiated thyroid cancer. One of the most popular source of information for patients on the internet is YouTube. This study is aimed to examine the quality of videos about RAI treatment.
METHODS: This cross-sectional study was performed by using the YouTube. The terms of ‘radyoaktif iyot tedavisi’ and ‘radioactive iodine treatment’ were used for searching the related videos on June 2021. The quality of the videos were assessed by using the Journal of the American Medical Association (JAMA) benchmark criteria, the DISCERN Scale and the Global Quality Scale (GQS).
RESULTS: A total of 88 videos were evaluated and a total of 56 videos (30 in English, 26 in Turkish) were analyzed according to inclusion and exclusion criteria. A number of 7 ( 12.5 %) videos were cathegorised as high-quality group, 16 (28.58 %) videos were cathegorised as intermediate quality group and 33 (58.92 %) videos were cathegorised as low-quality groups. The findings of our study showed that most popular videos with highest video power index (VPI) scores, the highest number of video likes and comments were in the intermediate quality group. Counterwise; popularity level, number of video likes and number of video views were the lowest in the high quality video group. The analyze of the video sources revealed that the most preferred videos by the viewers were non-physician sourced videos with an average total number of 59307.80 (SD: 122554.13) views. The average JAMA (1.92, SD: 0.50), DISCERN (34.31, SD: 14.33) and the GQS scores (2.61, SD: 0.99) were highest in the videos belonged to physicians.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Although high quality videos on YouTube may inform and encourage patients positively; it should not be forgotten that unprofessional, incorrect and incomplete information can also be uploaded to this platform and may mislead patients.

GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı preoperative 18F-FDG PET/BT radiomics ve metabolik parametrelerinin primer meme tümörünün hormon reseptör (HR) pozitifliğini öngörmedeki rolünün araştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Preoperatif 18F-FDG PET/BT yapılan 153 meme kanseri hastası dahil edildi. Tüm PET/BT görüntüleri retrospektif olarak yeniden değerlendirildi. Primer meme tümörünün tümör heterojenitesini yansıtan radiomics parametrelerinin yanında SUV ölçümleri (SUVmin, SUVmean, SUVmax, SUVpeak) ve volümetrik parametreler (MTV ve TLG) doku analizi yazılım programı (LIFEx) (https: //www.lifexsoft.org/ index.php) ile çıkarıldı. İstatistiksel analiz için WEKA ve SPSS kullanıldı. HR pozitifliğini öngörülmesi için Binary Lojistik regresyon analizi kullanıldı. Doğruluk, F-Measure, Kesinlik, Recall ve Precision-Recall Curve (PRC Area) HR pozitifliğini öngörmede doku parametrelerinin veri madenciliği performans kriterleri olarak kullanıldı.
BULGULAR: Hormon reseptör durumunun öngörülmesinde hiçbir radiomics parametresi anlamlı bulunmadı. Sadece SUV ölçümleri ve TLG anlamlı bulundu. HR negatif grupta pozitif gruba göre ortalama SUVmean, SUVmax and SUVpeak değerleri istatistiksel olarak yüksek bulundu (6.73±4.36’e karşın 5.20±3.32 p=0.027, 11.55±7.42’e karşın 8.63±5.23 p=0.006 ve 8.37±6.81’e karşın 5.72±4.86 p=0.012). 12). SUVmean, SUVmax and SUVpeak için HR pozitifliğini öngörmede eşik değerler sırasıyla 4.93, 8.35 ve 6.02’ydi. Veri madenciliği yöntemleri içinde Lojistik Regresyon 0.762 doğruluk ile en iyi performansı gösterdi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada kısıtlı hasta sayısı olmakla birlikte, radiomics parametreleri primer meme kanserinde hormon reseptör durumunu öngöremedi. HR negatif grupta, pozitif gruba göre SUV değerleri anlamlı olarak daha yüksekti. Metabolik parametrelerin ve radiomics parametrelerinin meme kanserinde HR durumunu öngörmedeki yerinin netleşebilmesi için daha fazla sayıda hasta içeren ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

INTRODUCTION: To investigate the role of preoperative 18F-FDG PET/CT radiomics features and metabolic parameters of primary breast tumors in predicting hormone receptor (HR) positivity.
METHODS: 153 breast carcinoma patients who underwent preoperative 18F-FDG PET/CT were included. All PET/CT images were retrospectively reevaluated. Radiomics features of primary breast lesions reflecting tumor hetergoneity as well as SUV metrics (SUVmin, SUVmean, SUVmax, SUVpeak) and volumetric parameters (MTV and TLG) were extracted by commercial texture analysis software package (LIFEx) (https: //www.lifexsoft.org/ index.php). WEKA and SPSS were used for statistical analysis. Binary Logistic Regression analysis was used to determine the texture features predicting HR Positivity. Accuracy, F-Measure, Precision, Recall and Precision-Recall Curve (PRC Area) were used as data mining performance criteria of texture features to predict HR positivity.
RESULTS: None of the radiomics parameters were found significant in predicting hormone receptor status. Only SUV metrics and TLG were found statistically important. Mean±SDs for SUVmean, SUVmax and SUVpeak for HR negative group were significantly higher than positive group (6.73±4.36 vs 5.20±3.32 p=0.027, 11.55±7.42 vs 8.63±5.23 p=0.006 and 8.37±6.81 vs 5.72±4.86 p=0.012). Cut-off values for prediction of HR positivity for SUVmean, SUVmax and SUVpeak were 4.93, 8.35 and 6.02, respectively. Among data mining methods, Logistic Regression showed best performance with an accuracy 0.762.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Together with relatively limited number of patients in this study, radiomics parameters were not able to predict hormone receptor status of primary breast cancer. SUV levels of HR negative group was significantly higher than the positive group. In order to clarify the role of metabolic and radiomics parameters in predicting hormone receptor status in breast cancer, further studies with larger number of patients are needed.

Behçet sendromu multi-organ tutulumu ile seyreden bir değişken damar vaskülitidir. Tekrarlayan oral ve genital ülserler, papülopüstüler ve eritema nodozum benzeri cilt lezyonları ve artrit epizodları nispeten daha sık görülürken, üveit, venöz ve arteriyel lezyonlar, sinir sistemi tutulumu ve gastrointestinal tutulum daha az yaygın olmakla birlikte şiddetli belirtilerdir. Gastrointestinal tutulum sıklığı ülkeler arasında farklılık göstermekte olup, Uzak Doğu ve Amerika Birleşik Devletleri’nde daha sık görülürken, Türkiye ve Orta Doğu’da daha nadir görülmektedir. Gastrointestinal Behçet hastalığının başlıca klinik bulguları karın ağrısı, ishal, kanlı dışkılama, ateş ve kilo kaybıdır. Terminal ileum, çekum ve çıkan kolonda görülen ülserler ise sık görülen endoskopik bulgulardır. Bu olgu sunumunda, gastrointestinal Behçet hastalığının, daha önce yayınlanmamış, positron emisyon tomografisi/manyetik rezonans (PET/MR) bulgularını göstermeyi hedefliyoruz.

Behçet syndrome is a variable vessel vasculitis with multi-organ involvement. Recurrent episodes of oral and genital ulcers, papulopustular and erythema nodosum-like skin lesions and arthritis are relatively more frequent, whereas uveitis, venous and arterial lesions, nervous system involvement and gastrointestinal involvement are less common, but severe manifestations. The frequency of gastrointestinal involvement shows important variation between countries being more common in the Far East and the United States, and much less common in Turkey and the Middle East. The main clinical signs of gastrointestinal Behçet's disease are abdominal pain, diarrhea, blood in stool, fever and weight loss. Ulcers seen in the terminal ileum, cecum and ascending colon are common endoscopic findings. In this case report, we present the positron emission tomography/magnetic resonance imaging (PET/MRI) findings of gastrointestinal involvement of Behçet syndrome.

Altmış dört yaşında erkek hasta metastatik prostat karsinomu tanısıyla Lu-177 PSMA tedavisi almış ancak hastalığı progresyon göstermiştir. Bu sunumda bu hastanın nadir bir fenomen olan superscan görünümü oluşturan Ga-68 PSMA PET/BT görüntülerini paylaşmak istiyoruz.

Sixty four years old male patient with the diagnosis of metastatic prostate carcinoma received Lu-177 PSMA treatment however his disease progressed. In this present report the final images of the patient which demonstrated superscan appearance in the Ga-68 PSMA PET/CT is presented which is a rare phenomenon.

We report a case of 56-year-old male patient with acute myeloid leukemia in remission, who was found to have an asymptomatic myocardial ischemia on myocardial perfusion imaging and echocardiography. Angioqraphy did not reveal any significant coronary artery disease. Possible etiologies of his myocardial ischemia are discussed.

F-18 fluoro-2-deoxyglucose positron emission tomography-computed tomography (F-18 FDG PET-CT) plays a pivotal role in the staging, restaging and surveillance of various bone tumors including plasmacytomas and osteosarcomas. Solitary plasmacytomas most frequently occur in the bones and are primarily treated with either surgery or radiotherapy. Radiation induced osteosarcomas (RIOS) usually develop after a median interval of 11 years between the radiation and the presentation of sarcoma. However, rarely these can present with a short latent period of 4 years or even lesser. In such cases whole body imaging plays a vital role in the early detection and management of RIOS. We present an interesting case of a 29 year old female with solitary plasmacytoma undergoing follow up whole body F-18 FDG PET CT which in turn revealed metastatic RIOS after a short latent period.

Kaudal regresyon sendromu (KRS) veya sakral agenezi, çoklu organ sistemlerini etkileyen, yapısal anomaliler ile seyreden ve olgumuzda olduğu gibi diyabetik annelerin çocukları arasında daha yüksek sıklıkta görülen nadir bir malformasyondur. Vertebral anomaliler koksiksin kısmi agenezisinden ağır vakalarda sakral ve/veya lomber vertebraların total agenezisine kadar değişebilmektedir. Burada, Tc-99m-DMSA böbrek sintigrafisinde bilateral kortikal aktivite tutulumu izlenmeyen, afonksiyone böbrekler saptanan KRS tanılı 9 yaşında bir pediatrik vaka sunulmaktadır. Tek taraflı renal agenezi, multisistik displastik böbrekler ve toplayıcı sistem duplikasyonları gibi renal anomaliler KRS ile VACTERL birlikteliğinde görülebilmektedir.

Caudal regression syndrome (CRS) or sacral agenesis is a rare malformation with a spectrum of structural defects involving multiple organ systems noted with higher frequency among children of diabetic mothers, as in this case. Spinal anomalies can range from isolated partial agenesis of the coccyx to lumbosacral agenesis in the most severe cases. We present a 9-year-old case of CRS who had renal failure. Tc-99m-DMSA renal scintigraphy revealed bilaterally non-functioning kidneys with no renal cortical uptake. Renal anomalies in CRS with VACTERL association are unilateral renal agenesis, multicystic dysplastic kidneys and duplication of collecting system.

Ekstranodal-multiorgan tutulumu, yaygın büyük B hücreli non-Hodgkin lenfomada (YBBHNHL) nadiren görülmektedir. 22 yaşındaki kadın olguda 18F-FDG PET / BT ile YBBHNHL'nin supra / infra-diyafragmatik lenf nodu, kemik tutulumu ile tiroid, pankreas, sağ meme, bilateral renal ve over tutulumu gösterildi.

Extranodal-multiorgan involvement is rarely presented in diffuse large B cell non-Hodgkin lymphoma (DLBCNHL). 18F-FDG PET/CT findings of a 22-year-old woman with supra/ infra-diaphragmatic nodal and skeletal involvements and thyroid, pancreas, right breast, bilateral renal and ovarian involvements were presented.