Cilt: 53  Sayı: 3 - 2023
Özetleri Gizle | << Geri
ARAŞTIRMA MAKALESI
1.
İndirekt İmmünofloresan Yöntemiyle Çalışılan Antinükleer Antikor Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Antinuclear Antibody Results Detected by Indirect Immunofluorescence Method
Melek Bilgin, Hatice Şule Baklacıoğlu
doi: 10.54453/TMCD.2023.19870  Sayfalar 143 - 148
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Romatoloji kliniğinden anti-nükleer antikor (ANA) araştırılması için tıbbi mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen hasta örnekleri ile yapılan indirekt floresan antikor (IFA) sonuçlarının geriye dönük olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Ocak 2021-Ocak 2022 tarihleri arasında Tıbbi Mikrobiyoloji laboratuvarında otoimmün hastalık şüphesi ile ANA testi çalışılmış olan toplam 2171 hasta sonucu çalışmaya dahil edilmiştir. Üretici firmanın (Hep 20-10, Euroimmun AG, Lübeck, Almanya) önerisi doğrultusunda IFA tekniğiyle serumlar ANA için 1/100 oranında sulandırılarak çalışılmıştır.
BULGULAR: Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 2171 hasta örneğinin 1808’i (%83.3) kadın hastaya 363’ü (%16.7) erkek hastaya aitti. İncelenen hasta örneklerinde değişik titre ve motiflerde %41.2 (n=894) oranında pozitiflik saptandı. Sekiz yüz doksan dört pozitif ANA testinin 312’si (%34.9) benekli, 188’i homojen (%21), 160’ı (%17.9) nükleolar, 69’u (%7.7) homojen+benekli, 37’si (%4.2) benekli+nükleolar, 35’i (%3.9) sentromer, 11’i (%1.2) homojen+nükleolar, 17’si (%1.9) nükleer dot, 14’ü (%1.6) nükleer membran olarak değerlendirilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Çalışmamızın verileri bölgemizde ANA pozitiflik oranının yüksek olduğunu göstermiştir ve en sık görülen paternlerin literatürle uyumlu olarak; benekli, homojen ve nükleolar olduğu tespit edilmiştir.
INTRODUCTION: Objective: Our aim was to evaluate the results of indirect fluorescent antibody (IFA) method performed with the specimens sent to our medical microbiology laboratory for anti-nuclear antibody (ANA) investigation from the rheumatology clinic.
METHODS: Methods: ANA test results of 2171 patients with an autoimmune disease-suspect between January 2021 and January 2022 in the Medical Microbiology laboratory were included in the study. The serums were analyzed by IFA technique (Hep 20-10, Euroimmun AG, Lübeck, Germany) after diluting by 1/100 for antinuclear antibody.
RESULTS: Results: Of the 2171 patient samples, 1808 (83.3%) belonged to female patients and 363 (16.7%) belonged to male patients. Antinuclear antibody positivity was detected in 41.2% (n=894) of specimens at various titers and patterns. Among ANA-positive patients, the common fluorescence patterns were 312 (34.9%) nuclear granular, 188 (21%) homogeneous, 160 (17.9%) nucleolar, 69 (7.7%) homogeneous+granular, 37 (4.2%) granular+nucleolar, 35 (3.9%) centromere, 11 (1.2%) homogeneous+nucleolar, 17 (1.9%) nuclear dot, 14 (1.6%) nuclear membrane.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: The data of our study showed that the rate of ANA positivity was high in our region and the most common patterns were granular, homogeneous and nucleolar in accordance with the literature.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

2.
Kuduz Riskli Temas Polikliniğine Başvuran Bireylerin Kuduz Hastalığı ve Aşısı Hakkındaki Bilgi ve Davranışlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Knowledge and Behaviors of Individuals Admitted to Outpatient Department of Rabies Risky Contact on the Rabies and its Vaccine
Sema Kurtoğlu, elif serap esen, Güzin Zeren Öztürk, Memet Taşkın Eğici
doi: 10.54453/TMCD.2023.38268  Sayfalar 149 - 155
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Bu çalışma, kuduz riskli temas polikliniğine başvuranların kuduz hastalığı ve aşısı hakkındaki bilgi ve davranışlarının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Bu çalışma, Aile Hekimliği Kliniği Kuduz Şüpheli Temas Polikliniği’ne 15 Eylül 2019 – 31 Aralık 2019 tarihleri arasında başvuran bireylerle yapıldı. Katılımcılara sosyodemografik verileri ve kuduz hastalığı ve aşısı hakkındaki bilgi düzeyini içeren Likert tipi sorularla hazırlanan anket formu yüz yüze uygulandı.
BULGULAR: Bulgular: Çalışmamızda 297 katılımcının 165’i (%55.6) erkekti. Temas edilen hayvanların 253’ü (%85.2) sahipsizdi. Temas sonrasında katılımcıların 161’i (%54.2) bol sabunlu su ile yarayı yıkadığını, 95’i (%32.0) herhangi bir işlem yapmadığını belirtti. Kadınların %62.9’u kedi, erkeklerin %53.9’u köpek tarafından yaralanmıştı. ‘Hayvanlar da insanlar gibi aşılanırlar.’ ve ‘Kuduz aşısı koldan uygulanır.’ ifadelerini kadınların daha yüksek oranda doğru yanıtladığı saptandı (sırasıyla; p=0.03, p=0.034). Evde hayvan besleyen, önceden kuduz şüpheli teması olan, ilk müdahaleyi doğru yapan ve polikliniğe kendisi başvuran hastaların diğerlerine göre bilgi ölçen sorulardan aldıkları toplam puanları anlamlı olarak daha yüksek bulundu (sırasıyla; p=0.004, p=0.025, p=0.004, p=0.022).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Katılımcıların kuduz hastalığı ve aşısı hakkında yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları saptanmıştır. Toplumun kuduz hastalığı ve aşısı hakkında bilgi düzeylerini, yaralanma sonrası doğru müdahaleleri arttırmak için sosyal kanallar kullanılarak; çocukluk çağlarında okullarda eğitimler verilerek kişilerin bilgi düzeyleri arttırılabilir.
INTRODUCTION: Objective: This study was conducted to evaluate the knowledge and behaviors of individuals admitted to Outpatient Department of Rabies Risky Contact on the rabies and its vaccine.
METHODS: Methods: This study was conducted with individuals who applied to Family Medicine Clinic between 15th September and 31st December 2019. A questionnaire form was prepared with Likert-type questionnaire including the sociodemographic data and the level of knowledge about rabies and its vaccine, and then administered to the participants face-to-face.
RESULTS: Results: In our study, 165 (55.6%) of 297 participants were male. A total of 253 contacted animals with no owners (85.2%). After contact, 161 (54.2%) participants washed their wounds with soapy water, while 95 (32%) of them did not take any action. In addition, 62.9% of the women were injured by the cat and 53.9% of the men were injured by the dog. It was determined that women gave more correct answers to the expressions such as ‘Animals get vaccinated like humans’, and ‘The rabies vaccine is administered through the arm.’ (respectively; p=0.03, p=0.034). It was found that the sum of the knowledge-measurement question scores of the patients who kept pets, who had a suspected rabies contact before, who did first aid correctly and who applied to outpatient departments themselves were significantly higher than other patients (respectively; p=0.004, p=0.025, p=0.004, p=0.022).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: It was determined that the patients did not have sufficient knowledge about rabies and its vaccine. By using social channels and providing education at schools in childhood, the knowledge level of people on this subject and the rate of correct intervention after injury can be increased.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

3.
Mardin’deki Su Kaynaklarında Cryptosporidium parvum’un Araştırılması
Investigation of Cryptosporidium parvum in Water Resources in Mardin Province
Volkan Çuhadar, Mustafa Şengül, Ergun Mete
doi: 10.54453/TMCD.2023.94546  Sayfalar 156 - 162
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Cryptosporidium spp. içme sularıyla bulaşabilmektedir ve bu önemli bir halk sağlığı sorunudur. Çalışmamızda, Mardin’deki su kaynaklarında Cryptosporidium spp. varlığının araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Nisan 2022- Mayıs 2022 tarihleri arasında Mardin ilinin sekiz ilçesindeki çeşme, kuyu, gölet, dere, havuz gibi çeşitli su kaynaklarından toplanan 56 adet su örneği elde edilmiştir. Örneklerde Cryptosporidium türlerini saptamak amacıyla kinyoun asit-fast boyama, karbol fuksin boyama ve safranin metilen mavisiyle boyama yöntemleri kullanılmıştır. Karbol fuksin boyama yönteminde zemin boyası olarak karbol fuksin, malaşit yeşili ve safranin kullanılmıştır. Boyama yöntemlerinin yanında Cryptosporidium spp. saptanması için hızlı kaset test kullanılmıştır. Ookistlerin 45, 70 ve 100°C’de boyanma özellikleri incelenmiştir.
BULGULAR: Bulgular: Değerlendirilen su numunelerinin 25’i (%44.64) dere suyu, 14’ü (%25.0) çeşme suyu, 13’ü (%23.22) kuyu suyu ve ikişer tanesi (%3.57) gölet ve havuz suyundan oluşmaktadır. Derelerin beşinde Cryptosporidium spp. ookisti bulunmuştur. Kinyoun asit-fast boyama ile beş (%8.92), negatif boyamanın üç modifikasyonunda ve safranin-metilen mavisi boyamada ise iki örnekte (%3.57) Cryptosporidium spp. ookisti saptanmıştır. %95’lik etil alkol, saf metanol, potasyum dikromat içindeki örneklerden yapılan boyamalarda ise, potasyum dikromat içindeki örneklerin malaşit yeşili ile negatif boyama yapılanları dışında aynı sayıda pozitiflik elde edilmiştir. Nusaybin ve Yeşilli ilçesinden iki örnekte (%3.57) hızlı kaset testte pozitiflik bulunmuştur. Ookistlerin 45, 70 ve 100°C’de zemin son boya rengini almaya başladıkları gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Mardin ili çevresel su kaynaklarında Cryptosporidium spp. kontaminasyonuna rastlanmıştır. En uygun boyamanın kinyoun asit-fast boyama yöntemi olduğu anlaşılmıştır.
INTRODUCTION: Objective: Cryptosporidium spp. can be transmitted through drinking water, which is an important public health problem. The aim of our study is to investigate the presence of Cryptosporidium spp. in water resources in Mardin Province.
METHODS: Methods: Between April 2022 and May 2022, 56 water samples were collected from various water sources such as fountains, wells, ponds, streams and pools in eight districts of Mardin province. Kinyoun acid-fast staining, carbon fuchsin staining and safranin methylene blue staining methods were used to detect Cryptosporidium species. Carbol fuchsin, malachite green and safranin were used as the ground dyes in carbol fuchsin staining method. In addition, a rapid diagnostic test was used for Cryptosporidium spp. detection. The staining properties of oocysts at 45, 70 and 100°C were investigated, as well.
RESULTS: Results: Of the evaluated water samples, 25 (44.64%) were stream water, 14 (25%) were tap water, 13 (23.22%) were well water, and two (3.57%) were of the pond and pool. Cryptosporidium spp. oocyst was detected in five of the stream water samples. Cryprosporidium spp. oocysts were detected in five (8.92%) samples by Kinyoun’s acid-fast staining, in two samples (3.57%) by three modifications of negative staining and by safranin-methylene blue staining. Staining of the samples in 95% ethyl alcohol, pure methanol, and potassium dichromate revealed equal rates of positivity, except for the samples in potassium dichromate with malachite green negative staining. In the rapid cassette test, positivity was detected in two samples (3.57%) from Nusaybin and Yeşilli districts. It was found that the oocysts started to take the final paint color at 45, 70 and 100°C.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: Cryptosporidium contamination has been found in environmental water resources of Mardin province. The most suitable staining method was detected as Kinyoun’s acid-fast staining method.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

4.
Vulvovajinal Kandidoz ve Vajinal Kolonizasyondan İzole Edilen Candida İzolatlarında Bazı Virülans Faktörlerinin ve Antifungal Duyarlılığın Araştırılması
Investigation of Some Virulence Factors of Candida Strains and Antifungal Susceptibilities Isolated From Vulvovaginal Candidiasis and Vaginal Colonization
Gamze Altan, Gülşen Hazırolan, İpek Mumcuoğlu, Cemal Reşat Atalay, Altan Aksoy, Neriman Aksu Koca
doi: 10.54453/TMCD.2023.48278  Sayfalar 163 - 173
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Çalışmanın amacı, vulvovajinal kandidoz ve vajinal Candida kolonizasyonu saptanan hastalardan izole edilen Candida türlerinde salgısal asit proteinaz, fosfolipaz, esteraz aktivite varlığının araştırılması, biyofilm oluşturma kapasitelerinin ve antifungal duyarlılık profillerinin belirlenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Çalışmada kadın hastalıkları ve doğum kliniğine başvuran 1000 kadın hasta taranmıştır. Hastalar, klinisyen tarafından Dünya Sağlık Örgütü’nün genital sistem enfeksiyonlarında belirlediği tanı kriter indeksleri kullanılarak incelenmiştir. Klinik belirtileri uyumlu hastalar vulvovajinal kandidoz tanısını almıştır. Kliniği uyumsuz olan hastalar kolonizasyon kabul edilmiştir. Enfeksiyon grubunda 112 vulvovajinal kandidozlu hasta yer alırken, kolonizasyon grubunda 133 asemptomatik kadın yer almıştır. İzolatların tanımlanması; mısır unu tween 80 agarda mikroskobik morfolojileri ve matriks ile desteklenmiş lazer desorpsiyon/iyonizasyon uçuş zamanı kütle spektrometresi (MALDI-TOF) ile yapılmıştır. Candida izolatlarının proteinaz aktivitesi %1’lik sığır serum albüminli besiyeriyle, fosfolipaz aktivitesi yumurta sarılı agar yöntemiyle, esteraz aktivitesi tween 80 katkılı agar yöntemiyle, slime faktör varlığı Kongo kırmızılı beyin-kalp infüzyon agar yöntemiyle belirlenmiştir. Antifungal duyarlılık, gradient test yöntemi ile gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: Bulgular: Candida albicans gruplarda en çok izole edilen tür olarak belirlenirken ikinci sırada Candida glabrata kompleksi yer almıştır. Gruplar arasında virülans faktörleri açısından istatistiksel fark bulunmamıştır (p>0.05). Tür düzeyinde incelemede, fosfolipaz, esteraz pozitiflik oranının C. albicans’larda (p =0.001), proteinaz pozitiflik oranının albicans-dışı Candida türlerinde daha yüksek olduğu (p=0.001) ve albicans-dışı Candida türlerinin daha fazla biyofilm oluşturduğu belirlenmiştir (p=0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Çalışmamızda enfeksiyon ve kolonizasyon gruplarından izole edilen izolatlar, virülans faktörleri ve antifungal duyarlılık profilleri açısından anlamlı bir fark göstermemiştir.
INTRODUCTION: Objective: The study aimed to investigate the presence of secretory acid proteinase, phospholipase, esterase activity, biofilm-forming capacities and antifungal susceptibility profiles in Candida species isolated from patients with vulvovaginal candidiasis and vaginal Candida colonization.
METHODS: Methods: In this study, 1000 female patients who applied to obstetrics and gynaecology clinic were screened. The patients were examined by the clinician using the diagnostic criteria indices determined by the World Health Organization in genital tract infections. There were 112 patients with vulvovaginal candidiasis in the infection group, and 133 asymptomatic women in the colonization group. Identification of isolates; microscopic morphologies on cornmeal agar medium were made with matriks assisted lazer desorption ionization time of flight mass spectrometry (MALDI-TOF). Proteinase activity of Candida isolates was determined by 1% bovine serum albumin medium, phospholipase activity was determined by egg yolk agar method, and the esterase activity was determined by Tween 80 added agar method, and slime factor presence was determined by Congo red brain-heart infusion agar method. Antifungal susceptibility tests were performed using the gradient test method.
RESULTS: Results: Candida albicans was the most isolated species in the study, while Candida glabrata complex was the second. There was no statistical difference between the study groups in terms of virulence factors (p>0.05). At the species level, phospholipase and esterase positivity rates were found to be higher in Candida albicans (p=0.001). It was determined that the proteinase positivity rate was higher in Candida species other than Albicans (p=0.001) and they formed more biofilms (p=0.001).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: In this study,no significant differences were identified between the groups in terms of virulence factors and antifungal sensitivities.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

5.
Yoğun Bakım Üniteleri ve Yataklı Servislerde Yatan Hastaların Kültürlerinden Dört Yıllık Süreçte İzole Edilen Enterococcus faecalis ve Enterococcus faecium Suşlarının Antibiyotik Dirençlerinin Araştırılması
Investigation of Antibiotic Resistance of Enterococcus faecalis and Enterococcus faecium Strains Isolated From Cultures of Patients Hospitalized in Intensive Care Units and Inpatient Services Over A Four-Year Period
Zerife Orhan, Arzu Kayış, Burak Küçük, Murat Aral
doi: 10.54453/TMCD.2023.13008  Sayfalar 174 - 181
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Bu çalışmada, yoğun bakım üniteleri ve yataklı servislerde yatan hastaların kültürlerinden dört yıllık süreçte izole edilen Enterococcus faecalis ve Enterococcus faecium suşlarının antibiyotik direnç profilinin ve rektal tarama örneklerinden elde edilen vankomisin dirençli enterokok oranının araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Bu çalışmada bir üniversite sağlık uygulama ve araştırma hastanesi tıbbi mikrobiyoloji laboratuvarında Ocak 2018-Aralık 2021 tarihleri arasında çeşitli klinik örneklerinden izole edilen toplam 3361 enterokok suşu değerlendirmeye alınmıştır. Bakteri identifikasyonu ve antibiyotik duyarlılık testleri geleneksel yöntemler ve otomatize sistemlerle yapılmıştır.
BULGULAR: Bulgular: Bu çalışmada izole edilen 3361 enterokok suşunun 2407 (%71.61)’si Enterococcus faecium, 885 (%26.33)’i Enterococcus faecalis, olarak tanımlanmıştır. Enterococcus faecium suşlarındaki antibiyotik direnç oranlarının Enterococcus faecalis suşlarındaki direnç oranlarından daha yüksek olduğu saptanmıştır. Enterococcus faecium suşları ampisilin (%95.48), yüksek düzey gentamisin (%77.01), yüksek düzey streptomisine (%65.88) yüksek direnç oranı gösterirken, Enterococcus faecalis’in en yüksek direnç oranı yüksek düzey streptomisinde (%36.21) saptanmıştır. Her iki enterokok türünde en duyarlı antibiyotik linezolid olmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Özellikle Enterococcus faecium’un giderek artan direnç oranları çoğu antibiyotiğin kullanımını sınırlandırmaktadır. Hastalardan izole edilen enterokok türlerinin tanımlanması ve antibiyotik duyarlılık modellerinin izlenmesi ampirik tedavinin belirlenmesinde ve ortaya çıkabilecek yeni enterokok enfeksiyonlarının önlenmesinde oldukça önemlidir.
INTRODUCTION: Objective: In this study, the aim is to investigate the antibiotic resistance profiles of Enterococcus faecalis and Enterococcus faecium strains isolated from the cultures of patients hospitalized in intensive care units and inpatient services over a four-year period, and the vancomycin resistant enterococci rate obtained from rectal screening samples.
METHODS: Methods: In this study, a total of 3361 enterococcus strains isolated from various clinical samples between January 2018 and December 2021 were evaluated in a university hospital’s medical microbiology laboratory. Bacterial identification and antibiotic susceptibility tests were performed using conventional methods and automated systems.
RESULTS: Results: Of the isolated 3361 enterococcus strains, 2407 (71.61%) were identified as Enterococcus faecium and 885 (26.33%) were identified as Enterococcus faecalis. It was found that the antibiotic resistance rates in Enterococcus faecium strains were higher than those in Enterococcus faecalis strains. Enterococcus faecium strains had high resistance rates to ampicillin (95.48%), high-level gentamicin (77.01%), high-level streptomycin (65.88%), while Enterococcus faecalis had the highest resistance rate to high-level streptomycin (36.21%). Linezolid was found to be the most sensitive antibiotic for both enterococcus types.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: In particular, the increasing resistance rates in Enterococcus faecium have been limiting the use of many antibiotics. Identification of enterococcus strains isolated from patients and monitoring of antibiotic susceptibility patterns is crucial for determining empirical treatment and preventing potential new enterococcal infections.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

6.
Klinik Örneklerden İzole Edilen Enterobacter Cinsi Bakterilerin Tür Düzeyinde Dağılımı ve Antimikrobiyal Direnç Oranları
Species-Specific Distribution and Antimicrobial Resistance Rates of Enterobacter species Isolated from Clinical Specimens
Fatih Çubuk, Caner Öksüz, Ertuğrul Keskin, Ayşe Hümeyra Taşkın Kafa, Mürşit Hasbek, Seyit Ali Büyüktuna
doi: 10.54453/TMCD.2023.14622  Sayfalar 182 - 187
GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç: Bu çalışmada üçüncü basamak bir hastanede çeşitli klinik örneklerden izole edilen Enterobacter cinsi bakterilerin tür düzeyinde dağılımının ve antimikrobiyal direnç oranlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Çalışmamızda, 2016-2021 yıllarını kapsayan altı yıllık dönemde, kültür işlemleri sonrası Enterobacter cinsi bakteri üremesi tespit edilen çeşitli klinik örneklere ait sonuçlar laboratuvar bilgi sisteminden retrospektif olarak incelenmiştir.
BULGULAR: Bulgular: Çalışmaya toplam 700 Enterobacter izolatı dâhil edilmiştir. Enterobacter cloacae (%85), bu çalışmada en sık izole edilen etken olmuştur. Enterobacter cinsi bakteriler en sık idrar (%42) örneklerinde üretilmiştir. E. cloacae, E. asburiae ve E. kobei izolatlarında sırasıyla amikasine karşı %3, %4 ve %4 ve gentamisine karşı %5, %6 ve %4 direnç tespit edilmiştir. E. asburiae izolatlarında siprofloksasine ve trimetoprim-sulfametoksazole karşı %4 direnç saptanmıştır. E. cloacae, E. asburiae ve E. kobei izolatlarında ertapeneme karşı %26, %20 ve %18 seviyesinde direnç oranı ile karşılaşılırken; imipenem ve meropenem için daha düşük direnç oranları tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Antimikrobiyal direnç verileri bölgesel farklılıklar gösterebilmektedir. Çalışmamızda aminoglikozidler, imipenem, meropenem, siprofloksasin ve trimetoprim-sulfametoksazol gibi çeşitli antibiyotiklere karşı düşük direnç oranları tespit edilmiştir. Bununla birlikte, Enterobacter izolatlarının etken olduğu enfeksiyonlarda aztreonam, ertapenem, piperasilin-tazobaktam veya üçüncü kuşak sefalosorinler tercih edilirken antimikrobiyal duyarlılık sonuçlarının beklenmesini önermekteyiz.
INTRODUCTION: Objective: The aim of this study is to determine species-level distribution and antimicrobial resistance rates of bacteria of the genus Enterobacter isolated from various clinical specimens in a tertiary hospital.
METHODS: Methods: In our study, the results of various clinical specimens in which the growth of Enterobacter was detected after culture in a six-year period within 2016-2021 were retrospectively analyzed over the laboratory information system.
RESULTS: Results: A total of 700 Enterobacter isolates were included in the study. Enterobacter cloacae (85%) was this study’s most frequently isolated agent. Bacteria of Enterobacter genus were most frequently produced in urine samples (42%). In E. cloacae, E. asburiae, and E. kobei isolates, 3%, 4%, and 4% resistance against amikacin and 5%, 6%, and 4% resistance against gentamicin were detected, respectively. 4% resistance to ciprofloxacin and trimethoprim-sulfamethoxazole was detected in E. asburiae isolates. E. cloacae, E. asburiae, and E. kobei isolates had 26%, 20%, and 18% resistance rates against ertapenem, respectively; lower rates of resistance were found for imipenem and meropenem.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: Antimicrobial resistance data may show regional differences. In our study, low resistance rates were detected against various antibiotics such as aminoglycosides, imipenem, meropenem, ciprofloxacin, and trimethoprim-sulfamethoxazole. However, we recommend seeing the antimicrobial susceptibility results when choosing aztreonam, ertapenem, piperacillin-tazobactam, or third-generation cephalosorins for infections caused by Enterobacter isolates.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

7.
Yara Kültürlerinden İzole Edilen Aerop Bakteriler ve Antimikrobiyal Direnç Verilerinin Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi: Dört Yıllık Deneyim
Retrospective Evaluation of Aerobic Bacteria Isolated from Wound Cultures and Their Antimicrobial Resistance Data: Four Years of Experience
Nurefşan Erdiren, Tuğba Kula Atik, Gülhan Ünlü, Mehmet Ünlü
doi: 10.54453/TMCD.2023.99705  Sayfalar 188 - 197
GİRİŞ ve AMAÇ: Retrospective Evaluation of Aerobic Bacteria Isolated from Wound Cultures and Their Antimicrobial Resistance Data: Four Years of Experience
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yöntem: Laboratuvarımıza Ocak 2018-Aralık 2021 tarihleri arasında farklı kliniklerden gönderilen yara yeri örneklerinden izole edilen aerop bakteriler konvansiyonel yöntemler ve otomatize identifikasyon sistemi ile tanımlanmıştır. Antimikrobiyal duyarlılıkları European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing (EUCAST, v 12.0) önerileri doğrultusunda otomatize sistem kullanılarak belirlenmiştir.
BULGULAR: Bulgular: Çalışmamızda 2502 örnekten izole edilen toplam 1839 etkenin 912’sini (%49.6) gram negatif bakteriler, 927’sini (%50.4) gram pozitif bakteriler oluşturmuştur. İzole edilen bakteriler sırasıyla, Escherichia coli (%17.6), koagülaz negatif stafilokoklar (%16.9), Staphylococcus aureus (%15.4) ve Pseudomonas spp. (%10.1) olarak tespit edilmiştir. Stafilokoklarda vankomisin, teikoplanin ve linezolid direncine rastlanmazken, metisilin direnci S. aureus’ta %23.7, KNS’de %81 oranında bulunmuştur. E. coli suşlarının %55’inde, Klebsiella spp. suşlarının ise %47’sinde Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz pozitifliğine rastlanmıştır. Enterobacterales grubu bakterilerde aminoglikozid ve karbapenem grubu antibiyotiklerde direnç oranlarının düşük olduğu görülmüştür. Ayrıca Acinetobacter spp. ve Pseudomonas spp. suşlarında en düşük direnç oranının amikasine karşı olduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Yara yeri enfeksiyonlarında, enfeksiyon etkenlerinin ve bu etkenlerin antimikrobiyal direnç profillerinin belirli zaman aralıklarıyla ortaya koyulması, ampirik tedaviye yön vererek ve akılcı antibiyotik kullanımında yol gösterici olarak direnç oranlarının azalmasına katkı sağlayacaktır.
INTRODUCTION: Objective: In this study, it was aimed to retrospectively evaluate the aerobic bacteria isolated from wound samples sent to the microbiology laboratory of our hospital and to determine their antibiotic resistance profiles.
METHODS: Methods: Bacteria isolated from wound samples and received from different clinics to our laboratory between January 2018 and December 2021 were identified by conventional methods and automated identification system. Antimicrobial susceptibilities were determined using an automated system according to European Committee on Antimicrobial Susceptibility Testing (EUCAST, v 12.0) recommendations.
RESULTS: Results: A total of 1839 agents were isolated from 2502 samples in our study; among them, 912 (49.6%) were gram-negative, and 927 (50.4%) were gram-positive bacteria. The isolated bacteria were determined respectively as Escherichia coli (17.6%), coagulase-negative staphylococci (CoNS) (16.9%), Staphylococcus aureus (15.4%) and Pseudomonas spp. (10.1%). While vancomycin, teicoplanin and linezolid resistance were not found in staphylococci, methicillin resistance rates were %23.7 in S. aureus and %81 in CoNS. ESBL positivity was detected %55 of E. coli strains and %47 of Klebsiella spp. strains. It has been observed that the resistance rates of aminoglycoside and carbapenem group antibiotics were low in bacteria in the Enterobacterales order. In addition, it was determined that Acinetobacter spp. and Pseudomonas spp strains had the lowest resistance rates against amikacin.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Conclusion: In wound infections, regular determination of the infectious agents and their antimicrobial resistance profiles will contribute to reducing resistance rates by guiding empirical treatment and guiding judicious antibiotic use.
Makale Özeti | Tam Metin PDF

OLGU SUNUMU
8.
Yenidoğanda Chryseobacterium indologenes’in Etken Olduğu Ventilatör İlişkili Pnömoni Olgusu
A case of Ventilator-associated Pneumoniae Caused by Chryseobacterium Indologenes in a Neonate
Nadire Seval Gündem
doi: 10.54453/TMCD.2023.67984  Sayfalar 198 - 204
Chryseobacterium indologenes, özellikle yenidoğan ve immün sistemi baskılanmış hastalarda fırsatçı enfeksiyonlara neden olan gram negatif, non-fermentatif bir basildir. Klorlamaya dirençli olan bu bakteri, hastane ortamında solunum cihazları, entübasyon tüpleri ve nem aygıtlarını kontamine ederek potansiyel enfeksiyon kaynağı oluşturur. Literatürde Chryseobacterium indologenes’in bakteriyemi, ventilatör ilişkili pnömoni, menenjit, peritonit, endokardit, pyelonefrit ve lumboperitoneal şant enfeksiyonu etkeni olarak bildirildiği çalışmalar mevcuttur. Yapılan çalışmalarda bu bakterinin karbapenem, sefalosporin ve aminoglikozitler gibi antibiyotiklere dirençli olduğu bildirilmiştir. Ayrıca, trimetoprim sulfametaksazol, siprofloksasin ve piperasilin tazobaktam’ın da duyarlılık oranları yüksek bulunmuş olup tedavide en uygun antibiyotiklerin levofloksasin ve gatifloksasin gibi yeni kinolonlar olabileceği vurgulanmıştır. Levoloksasin, akciğer dokusunda ve solunum sekresyonlarında yüksek konsantrasyonlara ulaştığı için çok ilaca dirençli mikroorganizmaların neden olduğu ventilatörle ilişkili pnömoni tedavisinde kullanılan bir antibiyotiktir. Yenidoğanda levofloksasin kullanımı ile ilgili sınırlı veri olsa da uygun doz ve sürede kullanıldığında klinik başarı sağlanan çalışmalar mevcuttur. Bu olgu sunumunda, serebral palsi olan bir yenidoğanda ventilatör ilişkili pnömoni etkeni olarak izole edilen C. indologenes ve antibiyotik direnci sunulmuştur.
Chryseobacterium indologenes is a gram-negative, non-fermentative bacillus that causes opportunistic infections, especially in the newborns and immunocompromised patients. This bacterium, which is resistant to chlorination, creates a potential source of infection by contaminating respirators, intubation tubes and humidifiers in the hospital. In the literature, there are studies reporting Chryseobacterium indologenes as a causative agent of bacteremia, ventilator-associated pneumonia, meningitis, peritonitis, endocarditis, pyelonephritis and lumboperitoneal shunt infection. Studies have reported that this bacterium was resistant to antibiotics, such as carbapenems, cephalosporins and aminoglycosides. Also, the susceptibility rates of trimethoprim sulfamethoxazole, ciprofloxacin and piperacillin tazobactam were also found to be high, and it was emphasized that the most appropriate antibiotics for treatment may be the new quinolones, such as levofloxacin and gatifloxacin. Levoloxacin is an antibiotic used in the treatment of ventilator-associated pneumonia caused by multidrug-resistant microorganisms, as it reaches high concentrations in the lung tissue and respiratory secretions. Although there are limited data about the use of levofloxacin in newborns, there are studies that show clinical success when used in appropriate dose and duration. In this case report, C. indologenes isolated as a causative agent of ventilator-associated pneumonia in a newborn with cerebral palsy and its antibiotic resistance is presented.
Makale Özeti | Tam Metin PDF