Volume: 5  Issue: 2 - Summer/Yaz 2018
Hide Abstracts | << Back
EDITORIAL
1.Editorial
N. Yasemin Yalım
Pages 46 - 47
Abstract | Full Text PDF

ORIGINAL ARTICLE
2.Assessment of Knowledge and Attitudes of Physicians Serving Pediatric Patients on Children›s Rights and Informed Consent in Children
Gürkan Sert, Can Ilgın, Elif Samiye Duru, Canan Kalmaz, Gizem Karagöl, Janda Hasso, Refia Katmer, Sena Ecin
doi: 10.5505/tjob.2018.46362  Pages 48 - 63
GİRİŞ ve AMAÇ: Hekimlik uygulamaları, yüzyıllar içinde hekimin hastası için tüm kararları aldığı yaklaşımdan hastaların tıbbi karar verme sürecine bilgilendirilmiş şekilde dahil olduğu, merkezinde aydınlatılmış onamın olduğu, hastanın özerkliğine değer veren bir yaklaşıma evrilmiştir. Çocuk hastaların aydınlatılmış onam sürecinde sağlık personeli ve çocuk hastaya ek olarak ebeveyn ya da yasal temsilciler paydaşı bulunmaktadır. Hekimlerin ve tıp fakültesi öğrencilerinin çocuklarda aydınlatılmış onam süresi hakkındaki bilgi ve tutumları yapılacak tıbbi müdahalenin etkinliği ve çocukların biyopsikososyal gelişimi için önem taşımaktadır. Bu çalışmada, çocuk hastalara hizmet veren hekimlerin ve tıp fakültesi öğrencilerinin çocukların aydınlatılmış onam sürecine katılımları ve çocuk hakları üzerindeki bilgi seviyeleri ve günlük klinik pratiklerindeki tutumlarının anlaşılması hedeflenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma tanımlayıcı tipte bir araştırma olup, üniversite tıp fakültesi kampüsü ve üniversite hastanesinde çalışan son sınıf tıp fakültesi öğrencileri ve çocuk hastalara hizmet veren hekimlerden n=150 katılımcı gelişigüzel olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Katılımcılara sosyodemografik özellikleri, çocuk hasta hakları hakkında daha önce aldıkları eğitimleri ve yasal hükümler üzerine bilgilerini ölçen anket uygulanmıştır. Veriler SPSS 20.00 yazılımı ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Araştırmaya katılanların %62’si (n=93) dönem 6 tıp fakültesi öğrencisiyken, %29,33’ü (n=44) asistan hekim geri kalan katılımcılar ise öğretim üyelerinden oluşmaktadır (%8,67; n=13). Hekimlerde çocuk haklarına yönelik eğitim almayanların oranı %80,7 (n=46), tıp fakültesi öğrencilerinden (%49,45; n=45) istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur (p<0,01). Ancak çocuk hakları hakkında eğitim almamış katılımcılar, eğitim alan katılımcılara göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde fazla oranda (p=0,019), karar verme yeterliliği olan 18 yaşından küçük bireylerden tıbbi girişim öncesi aydınlatılmış onam alınması gerektiğini bildirmişlerdir (%44,83; n=65’e karşı %20.69; n=30). Katılımcıların çoğunluğu, 18 yaşından küçük bireylerde acil durumlarda yasal temsilcinin izni olmadan girişim yapılabilmesini etik ve yasal olarak uygun bulmuştur (%59,5; n=88) (p <0.001). Katılımcılar, 18 yaşından küçük bireyin yasal temsilcisi olmadan girişim yapılmasının etik ve yasal olarak uygun olduğunu düşünmektedir (%36,7; n=54) (p <0.001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma ile daha önce çocuk hakları konusunda eğitim almış ve almamış katılımcıların çocuk hakları ve çocuklarda aydınlatılmış onam hakkında bilgi seviyeleri ve tutumları karşılaştırılmıştır. Ancak katılımcıların çocuk hakları hakkında daha önce aldığı eğitimin niteliği sorgulanmamıştır. Alınan eğitimin çocuk hakları üzerinde yasal bilgi seviyesini anlamlı olarak artırmadığı bu çalışma ile gösterilmiştir. Tıp fakültesi öğrencilerinin çocuk haklarına ve çocuklarda aydınlatılmış onama yönelik tıbbi deontoloji ve etik eğitimi kapsamında konuya odaklanmış bir dersin olması, bilgi seviyelerinin artması ve tutumlarının gelişmesini sağlayabilir. Bu çalışma, tıp fakültelerinde ve hekimlere yönelik hazırlanacak eğitimlerde odaklanılması gereken konulara ışık tutmuş, hekimlerin ve tıp fakültesi öğrencilerinin çocuk hakları ve çocuklarda aydınlatılmış onam konularında tamamlanması gereken eksik kalan bilgileri ve geliştirilmesi gereken tutumlarını ortaya koymuştur.
INTRODUCTION: The practice of medicine has evolved from old approach, in which all decisions for the patient are taken by physician, to a new approach, which includes patients to the medical decision-making process and endorses informed consent of the patients. In addition to healthcare professionals and patients, parents or legal representatives are stakeholders in the informed consent process of children. The knowledge and attitudes of physicians and medical school students about the informed consent period in children are important for the effectiveness of the medical intervention and the biopsychosocial development of children. In this study, it was aimed to understand involvement of medical students and physicians in the informed consent process of children and their level of knowledge on children’s rights and their attitudes in daily clinical practice.
METHODS: The study is a descriptive study and n = 150 participants, who were randomly selected from senior medical school students working in medical school campus or university hospital and physicians serving pediatric patients, were included to this study. Questionnaires were applied for the measurement of participants’ socio-demographic characteristics, education on pediatric patient rights, and legal provisions. The data were evaluated using SPSS 20.00 software.
RESULTS: Of participants, 62% (n = 93) were phase 6 medical students, while 29.33% (n = 44) were resident physicians and the rest were faculty members (8.67%; n = 13). The proportion of physicians, who didn’t received training on child rights, was 80.7% (n = 46) and statistically significantly higher than medical students (49.45%; n = 45) (p <0.001). However, participants who were not educated about the children’s rights stated with higher ratio (44.83%; n=65), that informed consent should be obtained before medical intervention from individuals under 18 years of age, when they are compared to the the participants who received education (20.69%; n=30) (p = 0,019). The majority of participants (59.5%; n = 88) find the intervention in individuals under the age of 18 years in emergencies without consent of legal representatives ethically and legally appropriate (p <0.001). The participants believe that it is ethically and legally appropriate to conduct an intervention on an individual under the age of 18 years without the legal representative (36. 7%; n=54) (p <0.001).
DISCUSSION AND CONCLUSION: This study compared the levels of knowledge and attitudes of participants, who were previously trained in or didn’t received any training about children’s rights and informed consent of children. However, the quality of the training of the participants on children’s rights, was not questioned. This study showed that education on children’s rights does not significantly increase the level of legal knowledge on children’s rights. Having well-designed a subject focused on this theme in medical deontology and ethics education can increase the knowledge levels and improve the attitudes of medical students. This study sheds light on the issues that need to be focused in the medical faculties and the trainings of physicians and showed lack of information and need for development of attitudes regarding children’s rights and informed consent in children.
Abstract | Full Text PDF

3.The Perception of Caregivers on Elderly Privacy: Adana Case
İkuko Murakami, Mustafa Çoban, Ayşenur Kütük
doi: 10.5505/tjob.2018.97269  Pages 64 - 72
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada bakım verenlerin yaşlı mahremiyetine ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Veri toplama, iki kamu huzurevinde İzgi ve diğerleri (2013) tarafından geliştirilen 16 soruluk ‘Mahremiyet Tutum’ ölçeği kullanılarak, 99 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin analizinde T-test ve tek yönlü varyans analizi uygulanmıştır.
BULGULAR: Ölçek, mahremiyetin gerekliliği ve mahremiyetin göz ardı edilebilirliliği olmak üzere iki boyuttan oluşmaktadır. Mahremiyetin gerekliliği boyutu, bakım verenlerin yaş, eğitim durumu ve görev durumlarına göre farklılık gösterirken; cinsiyet ve medeni durumlarına göre farklılık göstermemektedir. Mahremiyetin göz ardı edilebilirliği, bakım verenlerin cinsiyet, eğitim durumu ve görev durumlarına göre farklılık gösterirken; yaş ve medeni durumlarına göre farklılık bulunmamaktadır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Huzur evlerinde bakım verenlerin yaşlı mahremiyetinin korunması ve geliştirilmesine ilişkin duyarlılıklarının artırılması gerekmektedir.
INTRODUCTION: In this study, it is aimed to determine the perception of caregivers on elderly privacy.
METHODS: The study was conducted with 99 participants at two public nursing home by using the scale on Privacy Attitudes developed by İzgi et al. (2013). In data analysis, t-test and one way ANOVA were used.
RESULTS: Scale consists of two factors as the necessity of privacy and the negligibility of privacy. The necessity of privacy differs according to caregiver’s aging, education and position on the job, but it does not differ according to caregiver’s gender and marital status. The negligibility of privacy differs according to caregiver’s gender, education level and position on the job but it does not differ according to caregiver’s age and marital status.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The sensibility of caregivers on nursing homes is needed to increase on preserving and improving the elderly privacy.
Abstract | Full Text PDF

4.Fetal Harm Due to Maternal and/or Familial Reasons in the Context of Fetal and Maternal Rights
Sebahat Atar, Yasemin N. Yalım
doi: 10.5505/tjob.2018.36035  Pages 73 - 85
GİRİŞ ve AMAÇ: Ülkemizde başta insan hakları olmak üzere, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, işçi hakları gibi çeşitli kesimlerin hakları yasalar ile güvence altına alınmış olmasına karşın, fetüs haklarını doğrudan konu alan bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Fetüsün zarar görme durumu nedenlerine göre; tıbbi, gebeye ilişkin, ailesel veya toplumsal olabilir. Bunlardan fetüsün tıbbi nedenler ile zarara uğraması yasalar ile tazmin edilmeye çalışılırken, gebe ve aileden kaynaklanan nedenlerle fetüsün zarar görmesi durumu, genelde gözardı edilmektedir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Gebenin kendisi veya aileden kaynaklanan nedenlerle fetüsün zarar görme durumunun hukuk sistemi veya toplum tarafından görmezden gelinmesinin temel gerekçeleri gebenin özerkliği ve fetüsün birey olarak kabul edilmemesine dayanan argümanlarla açıklanmaktadır. Fetüsün yasal ve ahlaki açıdan birey olarak kabul edilmemesinin bu yaklaşım için haklı bir gerekçe olarak benimsenmesi durumunda, sağlık personelinden kaynaklanan zararın da yasalar ile cezalandırılmaması gerekir.
BULGULAR: Böyle bir yorum söz konusu olamayacağına göre gebe, aile veya toplumdan kaynaklanan zarar verme durumlarına karşı fetüsün korunması ve bunun için de gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının yanısıra toplumun da bilinçlendirilmesi gerekir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu yazıda, fetüsün gebe veya aileden kaynaklanan nedenlerle zarar görme durumu, fetüs ve gebe hakları ile ilişkili olarak tartışılmıştır.
INTRODUCTION: Although the rights of various components of the society, such as human rights in particular and women’s, children’s, animals and workers’ rights are guaranteed by law in our country, there is no legal regulation that directly addresses the fetal rights. Fetal harm may occur because of medical, maternal, familial or social reasons. While law compensates fetal harm related to medical reasons, the fetal harm caused by the pregnant woman and her family is often overlooked.
METHODS: The main justifications for the ignorance of the community and judicial system about the fetal harm related to maternal or familial causes are based on maternal autonomy argument and the moral status of the fetus as a non-person. If this justification is valid from the legal and ethical point of view, then the fetal harm caused by health professionals should not cause legal liability.
RESULTS: Since, this cannot be the case, legal arrangements should be made for fetal protection against the fetal harm due to maternal and familial reasons and awareness among the society should be raised about this issue.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In this article, fetal harm due to maternal or familial reasons has been discussed in relation to fetal and maternal rights.
Abstract | Full Text PDF

REVIEW
5.Head Transplant: Is It Service or Experiment?
Serap Yılmaz
doi: 10.5505/tjob.2018.13008  Pages 86 - 94
Tarih boyunca birçok kez hayvanlar üzerinde denenmiş; ancak olumlu bir sonuca ulaşılamamış olan “kafa nakli” operasyonu, 2015 yılında Dr. Sergio Canavero tarafından “canlı insan üzerinde uygulanacak” iddiası ile ilk kez ortaya atılmış; ancak 2017 yılında ölü donör üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu makalede canlı insanda kafa nakli operasyonu iddiasının beraberinde getirmiş olduğu tartışmalar ve bu iddianın aksinin gerçekleştirilmesi ile oluşan tartışmaların tıp etiği açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Throughout history, “head transplant” operation has been tested several times on animals; but a positive result has not been achieved. In 2015, it was first put forward by Sergio Canavero with the claim that “it will be applied on living human”; but it was carried out on a dead donor in 2017. In this article, it is aimed to evaluate the debates that brought the claim of live-in-head transplantation and the discussions made by the exact opposite of this claim in terms of medical ethics.
Abstract | Full Text PDF

CASE ANALYSIS
6.What Matters Most
N. Yasemin Yalım
doi: 10.5505/tjob.2018.19484  Pages 95 - 96
Abstract | Full Text PDF

VOICE OF STUDENTS
7.Multidisciplinary Approach to Thought Through the Turing Test II
Esra Bengü Avaner
doi: 10.5505/tjob.2018.63308  Pages 97 - 103
Abstract | Full Text PDF

CRITICAL NARRATIVE READING
8."Öyley(i)miş"in Romanı: İmiş
Rabia Ertuğrul, Muhammet Arslan
doi: 10.5505/tjob.2018.74936  Pages 104 - 105
Abstract | Full Text PDF